30 Ağustos 2012

Şampiyonlar Ligi Grupları


A Grubu                                         E Grubu
1. FC Porto                                     1. FC Chelsea 
2. Dinamo Kyiv                                 2. Shaktar Donetsk
3. PSG                                            3. Juventus
4. Dinamo Zagreb                              4. FC Nordsjaelland

B Grubu                                          F Grubu
1. Arsenal                                        1. FC Bayern München
2. FC Schalke 04                             2. FC Valencia
3. Olympiacos                                  3. LOSC Lille
4. Montpellier                                   4. BATE Borisov

C Grubu                                         G Grubu
1. AC Milan                                      1. FC Barcelona
2. Zenit St.Petersburg                        2. SL Benfica
3. RSC Anderlecht                            3. Spartak Moskva
4. Malaga                                          4. Celtic Glasgow

D Grubu                                         H Grubu
1. Real Madrid                                 1. Manchester United
2. Manchester City                           2. SC Braga
3. AFC Ajax                                    3. Galatasaray
4. Borussia Dortmund                       4. CFR Cluj


Final Maçı : Wembley Stadı ( İngiltere ) - 25 Mayıs 2013

Takımların ülkelere göre dağılımı ise şu şekilde. 4 İngiltere, 4 İspanya, Fransa 3, Alman 3, Portekiz 3,  İtalya 2, Ukrayna 2, Rusya 2, Yunanistan 1, Hollanda 1, Belçika 1, İskoçya 1, Beyaz Rusya 1, Romanya 1, Hırvatistan 1, Danimarka 1 ve Türkiye 1. 

İlk defa katılanlar; Malaga, Montpellier ve Nordsjaelland.

Kupayı daha önce kazanmış olanlar; Borussia Dortmund, Celtic FC, Juventus, AFC Ajax, SL Benfica, AC Milan, FC Porto, Real Madrid, Bayern München, Manchester United, FC Barcelona, Chelsea FC.

Ölüm Grubu; D Grubu

Kolay Grup; A Grubu

Fikstür:





Şampiyonlar Ligi 2012/13

Bugün biten maçların ardından son 32 takım belli oldu. Bundesliga'dan 3 takım yoluna devam ediyor. Torbaların dağılımı şu şekilde;



1.Torba
Chelsea London
Bayern München
FC Barcelona
AC Milan
FC Porto
Arsenal London
Real Madrid
Manchester United

2.Torba
FC Valencia
Shaktar Donetsk
Benfica Lisbon
SC Braga
Manchester City
FC Schalke 04
Dinamo Kiev
Zenit St.Petersburg

3.Torba
Galatasaray SK
Olimpiakos
Ajax Amsterdam
RSC Anderlecht
Juventus
Spartak Moskova
Paris Saint Germain
OSC Lille

4.Torba
Celtic Glasgow
Borussia Dortmund
BATE Borisov
Dinamo Zagreb
CFR Cluj
FC Malaga
HSC Montpellier
FC Nordsjaelland


Fabian Ernst Röportajı

Transfermarkt.de sitesi Fabian Ernst ile kısa bir röportaj yapmış. Beşiktaş'tan Bundesliga'ya, Schalke'den Kasımpaşa'ya kadar her konuya değinmeye çalışmışlar. Oyuncular genelde kendi ülkelerinden gelen basına daha farklı konuşurlar. Bu açıdan her hangi bir değerlendirme yapmadan sadece yüzeysel bir tercüme yapıp, röportajı paylaşmak istiyorum.



Soru: Beşiktaş'tan Kasımpaşa'ya transferiniz nasıl gerçekleşti?

Cevap: Her şey çok çabuk gelişti. Tatildeyken yönetimden artık takımda yer alamayacağımın ve kampa götürülmeyeceğimin haberini aldım. Karşılıklı bir çok kez görüşüldü, sonuç olarak olaylar benim Beşiktaştan ayrılmam ve yeni bir takım aramamı gerektirdi.

Soru: Beşiktaş'tan paranızı almak için bekletildiğiniz söyleniyor?

Cevap: İnsan bunu gizlemeye çalışıyor. Yine de bazı şeyleri birbirine karıştırmamak lazım. Ben sahada her zaman performansımı sergilemeye gayret ederim ve bunun karşılığında da karşımdakilerin de profosyonel davranmasını bekler, arada bir paramı almak isterim.

Soru: Transfer olmanıza rağmen, İstanbulda kalmayı tercih ettiniz. Nedir sizi buraya sadık kılan?

Cevap: Burası harika bir şehir. İnsan burada her şeyi bulabiliyor ve boğaz sayesinde uluslararası bir havası var.

Soru: Türkçeniz nasıl?

Cevap: Uzun zamandan beri burada olmam sebebi ile aslında daha iyi olmalıydı ama Türkçe çok zor bir dil. İlk başlarda öğrenmeye çalıştım ve bu seviye günlük hayat için yeterli.

Soru: Sizce Alman ve Türk futbolu arasındaki bariz farklar nelerdir?

Cevap: Almanyada futbol daha taktiksel oynanıyor ve oyuncuların taktik bilgileri daha iyi. Türkiyede ise daha düzensiz ve oyun bu yüzden daha çok güce dayalı bir hal alıyor, kafayla duvara delmeyi dener gibi. Bu dolayısı ile oyunu biraz enterasan kılıyor ama aynı zamanda hırçın ve karışık.

Soru: Kariyerinizin unutulmaz anları nelerdir?

Cevap: Werder Bremenle kazanılan şampiyonluk ve DFB kupası benim için özeldi. Schalke'de geçirdiğim günlerde güzeldi diyebilirim. Bunları hatırlamaktan mutluluk duyuyorum.

Soru: Sizce Bundesliga kariyeriniz daha iyi olabilir miydi?

Cevap: Schalke ile şampiyonluğu kıl payı kaybettim, aynı şekilde Avrupada da oldukça başarılıydık ama sonu gelmedi. Sonuç itibari ile bu durumdan da memnunum.

Soru: Eski takım arkadaşlarınızdan görüştükleriniz var mı?

Cevap: Evet, bazıları ile görüşüyorum.

Soru: Kariyerinizde hiç pişmanlık duyduğunuz bir davranışınız oldu mu?

Cevap: Hayır.

Soru: Kariyeriniz boyunca beraber oynadığınız en yetenekli futbolcu kimdir?

Cevap: Buna cevap vermek oldukça zor. Ben uzun süredir futbol oynuyorum ve cidden çok yetenekli isimlerle beraber forma giydim. Mesela genç yaşında Schalkede oynarken potansiyelini göremedikleri ama daha sonra Bremen'de giden Mesut Özil. Hikayenin geri kalanını biliyorsunuz.

Soru: Dortmund'un Almanyada bu denli bir güç olması hakkındaki fikriniz nedir?

Cevap: Bu sabahtan akşama olmadı, senelerin sonucunda oluştu. İyi futbol oynayan genç ve yetenekli oyuncuları var.

Soru: Bu sezon sizce Bundesligada kim küme düşer, kim şampiyon olur?

Cevap: Düşecekleri tahmin etmek aşağıdakilerin topladığı puanların genelde birbirine yakın olması sebebiyle zor. Yukarda ise iki senedir şampiyon olamayan Bayern'in oldukça hırslı olacağını ve bu yüzden şampiyonluğu kimseye vermeyeceğini düşünüyorum.

Soru: Tekrar Beşiktaş döneminize dönelim: Sizden paranızda indirim yapmanız istendi mi?

Cevap: Evet. Bunun dışında hoca planlarında beni düşünmediğini söyledi. Bu yüzden daha az bir para alıp, oynayamamak pek mantıklı değildi.

Soru: Peki indirim olayı sizin için kabul edilebilir miydi?

Cevap: İnsanlar her şey üzerine normal bir şekilde konuşabilirler, kesinlikle bir orta yol bulabilirdik. Şimdi farklı bir durum var ve geçen haftalarda Kasımpaşada da iyi futbol oynandığını gösterdik.

Soru: Yeni sezonda Kasımpaşa'nın hedefi nedir?

Cevap: Öncelikle kulüp çok profesyonel yönetiliyor ve bir çok yeni transfer yapıldı. Kısaca özetlersek yeni bir takımız. Süper ligin tecrübeli ve yetenekli isimleri kadroya eklendi ama öncelikle bir takım olabilmeliyiz.

Soru: Sizce Galatasaray ve Fenerbahçe ligi domine edebilecek mi?

Cevap: Oyuncuların isimlerine baktığımızda bu iki takım mutlaka zirvede yer alma savaşı içinde olacaktır. Ama son senelerde bir çok kez olduğu gibi iki ya da üç süpriz takım yukarlarda yer bulacaktır.

Soru: Şu an 33 yaşındasınız. Sizi daha ne kadar profesyonel futbolun içinde göreceğiz?

Cevap: Bu konu hakkında bir çok kez kafa yordum ama hiç bir sonuca varamadım. Bence insan zevk aldığı sürece futbolu bırakmamalı.


27 Ağustos 2012

Beşiktaş 3-3 Galatasaray

Derbi maçlarının havası her zaman farklıdır. Bu gerçek hiç bir zaman değişmiyor. Beşiktaş bu sezon beklentilerden uzak başladığı ligde, ne yapacağı en çok merak edilen takımlardan birisi olarak sahadaki yerini aldı. Rakip flaş transferleri ve kazandığı süper kupa ile Galatasaraydı. Ama herşey kağıt üstünde kalıyor işte.

Samet Aybaba tercihini elinde derbi tecrübesi taşıyan isimlerden yana kullanmıştı. Kalede Cenk Gönen, geri dörtlüde ise Sevilla'da üst düzey maçlar oynamış Escude, Fenerbahçe'de uzun süre forma giymiş Uğur Boral ve Beşiktaş'ın demirbaşları diyebileceğimiz Roberto Hilbert ve Tomas Sivok ile başladı. Orta sahada da durum bundan farklı değildi. Kesici tercihini uzun süredir Beşiktaş'ta forma giyen İbrahim Toraman'dan yana kullanmıştı. Onun önünde ise geçen sezonun en kilit isimleri Veli Kavlak ve Manuel Fernandes vardı. Forvet mevkisinde ise tercih Mustafa Pektemek ve Filip Holosko'dan yana oldu. Bu oyuncular da bu seviyedeki maçlara yabancı isimler değildi. Kadroda bu açıdan yabancılık yaşayacak tek isim Olcay Şahandı. O da gerek Bundesliga tecrübesi, gerek mentalite yapısı ile bu farkı kapatabilecek bir isimdi.

Galatasarayda ise durum çok da farklı değildi. Geçen sezon şampiyon olan takımın kaleci ve geri dörtlüsü aynı şekli ile sahadaydı. Önlerindeki Selçuk ve Melo ikiliside yine beraber görev aldılar. Bunlardan farklı olarak sahada Hamit Altıntop vardı. Diğer çizgide ise geçen sezon parlayan ama bu sezon da aynı şekilde devam eden Emre Çolak forma giydi. İlerde ise Fransada geçirdiği bir sezonda mücadele yeteneğinin üzerine, ciddi anlamda mental gelişimini de sağlamış Umut Bulut ile Elmander forma giydi. Aynı Aybaba gibi Terim de tercihini birbirini daha iyi tanıyan isimlerden yana kullandı.

Bu tecrübeye güvenin eksik olan kısmı Sivok ile Escude'nin uyumunun ne seviyede olacağıydı. Bu eksiklik de maçın hemen başında Galatasaray'ın üst üste yakaladığı pozisyonlarda net bir şekilde ortaya çıktı. İki oyuncunun uyumu çabuk atlatması bu açıdan siyah beyazlılar için çok kritik. İkiside oldukça iyi stoperler olmasına rağmen, iyi bir ikili oluşturmak çok zordur.

Takım bu zorluklarla boğuşurken Fernandes'in kazandığı ve kullandığı serbest vuruştan gelen gol ile Beşiktaş bir anda öne geçti. Bu gol Galatasaray üzerinde kısa süreli bir şok etkisi yaratsa da, gerekli baskıyı tekrardan sağlaması için Beşiktaşında katkıları oldu. Escude,Sivok ve Toraman üçgeninin uyumsuzluğu yüzünden çok alakasız bir gol ile maça tekrar eşitlik geldi.



Beşiktaş'ın rakibe baskıya dayalı oyun anlayışı savunmada başarılı ama toplu oyunda başarısız kalmasından dolayı maçın genel hakimi Galatasaray oluyordu. Oyun bu şekilde ilerlerken Olcayla çıkılan hızlı bir kontrada defansif anlayışı bozulan sarı kırmızılılar topu uzaklaştırdım derken, tekrar Beşiktaş karşı atağa geçti ve Holosko bilindik gollerinden bir tanesine daha imza attı. Holosko, forvet olarak bu takıma mevcut şartlarda katkı vereceğinin sinyallerini verdi. İlk yarı tam bitti derken, oyun temposunun kontrolünü sağlayamayan Beşiktaş, alan paylaşımında inanılmaz bir hata yaptı ve kornerden gelen golle Galatasaray'ı tekrar maça ortak etti. İki haftada böylesine kolay yenen duran top golleri ilerisi için iyi sinyaller vermiyor Beşiktaş adına.

İkinci devrede ise daha iyi Beşiktaş vardı sahada. Biraz daha topa hükmeden, zaman zaman oyun temposunu belirleyen ve pozisyon bulabilen bir takım kimliğine büründü kara kartal. Oyundaki bu hakimiyet kısa süre sonra Holosko'yu Olcan Şahan'ın büyük katkısı ile tekrar golle buluşturdu. Gol'den sonra Beşiktaş diğer iki golün aksine oyuna daha da sarıldı. Başta Fernandes olmak üzere bir çok isimle pozisyona girmeyi başardı. Mustafa Pektemeğin sakatlığı sonrası oyuna giren Batuhan Karadeniz hızlı çıkılan ataklarda yeterince etkili olamadı. Mustafa'nın durumu maçın belkide en önemli olayıydı. Bu denli yetenekli bir oyuncunun genç yaşta tekrardan böylesine ağır sakatlıklarla boğuşuyor olması cidden çok üzücü. Umarım sağlam bir şekilde geri döner. Bu şartlar altında iyi bir forvet ihtiyacı Almeida'nın ayrılma ihtimalinden ötürü düşünülyorken, şu an şart oldu. Beşiktaş'ın nokta atışına ihtiyacı var.

Maçın sonları yaklaştıkca ibre tekrardan terse döndü ve Galatasaray ağırlığını hissettirmeye çalıştı. Daha sonradan oyuna dahil olan Burak Yılmaz yine her zaman yaptığını yaptı ve haksız penaltılarına bir yenisini daha ekledi. Orta hakemin pozisyonun penaltı olduğuna inandığını sanmıyorum. Yardımcı'nın olmayanı görmesi ve Bülent Yıldırım'ı uyarmasının sonra uzun bir beklemenin ardından düdüğü çalması buna en güzel örnek diye düşünüyorum. Aynı rahatlığı Telekom ya da Saraçoğlunda gösterebiliyorlar mı? Tabiki hayır. Ayrıca hakemlerin Burak Yılmaz'ın bu hareketlerine biraz daha hassas davranmalarını gerek diye düşünüyorum. Golün ardından Beşiktaş kafa olarak geçmiş sezonlardaki derbilerde olduğu gibi maçtan koptu. Bu süreçte verilen pozisyonlar gol olmayınca maç berabere bitti.



Beklenenin aksine istekli ve arzulu bu takım, aynı oyununu genele yayar ve topa biraz daha fazla hükmedebilirse daha etkili bir takım olacaktır. Bunun dışında Samet hoca'nın defans hattında çok fazla oynamadan iskeletini oluşturması gerekiyor. İsabetli orta yüzdesinde %14 gibi korkunç bir rakamda mutlaka dikkate alınmalı.



19 Ağustos 2012

Beşiktaş 2012/13



Bugün itibari ile Beşiktaş sezonu açıyor. Kamp döneminde oldukça farklı takımlara karşı ter döken Kara Kartal'ın başta özkaynaktan olmak üzere bir çok futbolcusunu görme şansı yakaladık. Bu oyuncular dışında kiralık gitmiş olan futbolcularda kendilerini gösterme şansı buldular ve kadro yavaş yavaş oluşmaya başladı.

Kamp sürecinde Klagenfurt, Maccabi Haifa, Manchester City, J.Bialystok maçlarında farklı kadrolarla ve farklı dizilişlerle gördüğümüz Beşiktaş, daha sonra transfer edilen oyuncularla Türkiyede de başta Kayserispor olmak üzere Çaykur Rize, Sarıyer, Kartalspor gibi takımlarla mücadele etti. Avusturya kampında daha çok genç oyuncular içinde kimlerin kalacağı, kimlerin gideceği belirlenmeye çalışıldı. Türkiyedeki maçlarda da oynayacak kadroya ağırlık gösterildi. Rakiplerin genelde zayıf takım olması, çalışmaların ne kadar fayda gösterdiğini görmek ve eksikleri gidermek adına önemliydi.

Kadronun dışında kalan oyuncularla başlamak istiyorum ilk etapta. Geçen sezonki takımın önemli parçası olan Quaresma, Simao, Ernst, Alves, Holosko kadro dışı kaldılar. Bu oyuncular dışında Ekrem, Aurelio, Rüştü ile de yollar ayrıldı. Bu oyuncular dışında para konusunda anlaşamayan Egemen ile de yollar ayrılınca, geçmiş sezona göre oldukça farklı bir oyuncu kadrosu oluştu.

Kadro dışı kalan oyunculara baktığımızda Ernst ve Quaresma isimleri dışında oldukça fazla kişinin bu tercihi doğru bulduğunu düşünüyor ve gözlemliyorum. Aurelio ve Rüştü hem yaşı hemde yaşadığı ağır sakatlıklar yüzünden kalsa bile yeterince katkı verme şansı olmayacaktı.  Aynı şekilde Ekremde de durum pek farklı değildi. Son 2 sezondur ciddi anlamda düşüş yaşayan Ekrem'i sağ ve sol bekte oynatarak daha da tahammül edilmez kıldık. Transferi futbol kitaplarına konu olabilecek Julio Alves hakkında ise yorum yapabilecek kadar gözlemleme şansımız olmadı malesef. Simao ve Ernst ise hem yaşları sebebi ile hemde aldıkları para yüzünden kadroda düşünülmediler. Simao'nun ciddi anlamda lige adapte olmakta zorlanması, Carvalhal ve Havutçu'nun onu kullanışındaki hataları düşününce bu tercihe de saygı duymak gerekir. Malesef futbolun içinde bu gerçekte var, olmayınca olmuyor.

Quaresma ve Ernst konusunda daha farklı bir yol izlenebilirdi diye düşünüyorum. Sonuçta bu iki futbolcu da zaman zaman ciddi katkı vermiş ve potansiyeli bilinen iki isimdi. Ernst'in eğer bana indirim teklif edilseydi kalırım açıklamasından sonra ise bu düşüncemin doğru olduğu fikrindeyim. Ernst sonuçta hem karakter olarak hemde futbol olarak takıma her zaman katkı verebilecek bir futbolcuydu. Quaresma konusu ise oldukça derin ve karmaşık. Oyuncunun aldığı para, verdiği katkı, taraftar ilişkisi, yönetimin tavrı ve açıklamaları gibi çok karışık durumlar olduğu için bu konu hakkındaki düşüncelerimi transfer döneminin sonuna erteliyorum.

Transferde ise Beşiktaş tam olarak net bir tablo çizemedi. Bu duruma ekonomik yapının da sebep olduğu acı bir gerçek. En basit örneğini Aybaba'nın çok istediği David Ospina'nın uzun pazarlıklar sonunda alınamaması ve ardından yedekte tutulan McGregor'un alınmasında da gördük. McGregor oldukça tecrübeli ve başarılı bir kaleci olsa da Ospina gibi geleceğe dönük bir yatırım olmadı. Stoper konusunda da Egemen'in ayrılışından sonra takımda kalmasını en başından beri istediğim Sivok'un kadroya dahil edilmesi oldukça iyi bir hamle oldu. Ersan'ın hazırlık maçlarında beklenen seviyede olmaması, Sezer'in de başarılı performans sergileyememesi Escude transferinin yolunu açtı. Aynı şekilde hoca belli değilken kadroya katılan Berat Çetinkaya'dan da istenilenin alınamamasının  bunda etkili olduğunu düşünüyorum. Escude, Sevilla gibi bir takımda devamlı rakip ofans hattıyla karşı karşıya kalan bir oyun anlayışındaki başarısı ve tecrübesi ile Beşiktaş'a fayda sağlayacaktır ama aynı McGregor'da olduğu yaşı itibari ile uzun vadede değerlendirme şansı olmayacak. Uğur Boral transferini de bu açıdan değerlendirdiğimizde, Aybaba'nın bir şekilde ufak bütçelerle yarış içinde kalmak istediği ve yapılanmayı düşünmediğini akıllara getiriyor. Burada yapılan Olcay transferini ayrı bir kefeye koyabiliriz. Kendisi uzun süre Beşiktaş'a katkı verecek isimlerden biri olacaktır.

Bu isimler dışında kadroya Batuhan Karadeniz tekrar dahil oldu. Kendisinin sorunlu yapısı bir kenara, potansiyelini doğru kullandığında ne kadar faydalı bir isim olduğunu herkes biliyor. Bu açıdan opsiyon hakkı saklı tutulmak şartı ile kiralık olarak kadroya dahil olması mantıklı bir hamle oldu. Eğer hala aynı davranışta bulunursa kaybeden sadece Batuhan olur. Aynı şekilde CSKA Moskova maçındaki sakatlığından sonra yokları oynayan ve aldığı yüksek ücret yüzünden eleştiri konusu Holosko'nun da indirime gidip kalması şu şartlarda iyi oldu diyebiliriz. Bu sezon çift forvetli oyun anlayışında Holosko'nun daha farklı bir performans gösterebileceğini düşünüyorum. Bu da Filip için son bir şans olacaktır.

Tecrübeli oyuncular dışında takımımızın genç isimleride göz doldurdular. Geçen sezon Rizespor'da forma giyen Erkan Kaş ve Orduspor'da forma giyen Emre Özkan'ın kadroda yer alması oldukça iyi oldu. Beşiktaş özellikle İsmail'in yokluğunda, sol bek mevkisinde Süper Lig tecrübesi olan Emre'nin varlığından bu geçiş döneminde çok faydalanacaktır. Bu oyuncular dışında alttan gelen Hasan Türk, Muhammet Demirci, Mertcan Demirer gibi isimlerinde kadroda yer alacak olması yetenekleri itibari ile çoğu taraftarı heyecanlandırıyor. Bu oyuncular dışında Oğuzhan Özyakup, Burak Kaplan gibi Avrupada yetişen kaliteli yerlilerin de fark yaratacaklarını düşünüyorum. Samet Aybaba yönetiminde hepsi şans bulacaktır.

Ligin ilk maçının korkulu rakip İBB ile olacak olması bir yönden dezavantaj olsa da, siyah beyazlılara bu denli ters gelen bir takımla erkenden oynamakta aslında avantaj. Fikstürün ilk 9 maçı Beşiktaş adına oldukça zor geçecek. Kara kartal bu süreci ne kadar sağlam atlatırsa, devrenin geri kalanında da işi o derece kolaylaşacak. Hem Aybaba'nın hemde yönetimin güven kazanması adına bu dönem çok önemli. Rakiplerinin Avrupada mücadele edecek olması da başlı başına bir avantaj.

Beşiktaş bu sezona çok farklı başlıyor. İstenilen değişim tam anlamı ile beklendiği gibi olmadı. Bırakın rakiplerinden gözünden bakmayı, Beşiktaşlıların kendileri bile takımlarının ne yapabileceğini kestiremiyor. Sakin geçirdiği transfer döneminin ardından hedefi ligde ne olacak hep beraber izleyeceğiz ama gerçek olan Beşiktaş eksiklerine rağmen, yine en çok ilgi çekecek takımlardan bir olacaktır ve zirve yarışında yer alacaktır.

18 Ağustos 2012

Bundesliga 2012/13


Yeni sezon başlamadan önce kısaca takımları incelemek, gelenler gidenler ve bu senenin beklentileri neler olacak diye kısaca bir değerlendirme yapmanın tam zamanı. Sezon, cuma günü son şampiyon Borussia Dortmund'un Werder Bremen maçıyla başlıyor.

Bende değerlendirmeme Dortmund'dan başlamak istiyorum. NRW'nin parlayan takımı ilk olarak sezon içinde eski futbolcusu Reus'u zorlu bir transfer savaşının ardından kadrosuna katmıştı. Aslında takımın ciddi bir eksiği yoktu ama eldekileri tutamayacak olmanın getirdiği şartlar itibari ile transfer ihtiyacı doğdu. Takımdan ilk önce Lucas Barrios ayrıldı. Lewandowski'nin başarılı performansı ile iyice ikinci plana itilmiş olması ve bunun dışında Çin'den aldığı astronomik teklif ayrılmak için yeterliydi. Dortmund onun yerine bir kaç farklı isim arayışında bulunsa da, tercihini Stuttgart'ın genç forvetlerinden Julian Schieber'dan yana kullandı. Böylelikle yedekte kalmayı sorun etmeyecek, hemde Dortmund'un çok koşan ve yorucu oyun planına ayak uydurabilecek bir isim olması bu tercihte önemli bir sebepti. Bunun dışında en önemli kayıp ise Shinji Kagawa oldu. Sözleşme uzatmaya yanaşmaması ve İngilterede futbola devam etme isteği karşısında Dortmund çok direnmedi ve oyuncu ile yollar ayrıldı. Kagawa'dan doğan boşluğu Götze ile gidermek aslında çok yanlış bir hamle değil. Götze'nin çizgideki yerine ise Reus geçmiş olacak. Dortmund şu anki kadrosu ile ligin en hazır takımlarından birisi.

Geçen sezonun dünya çapındaki en iyi ikincisi (Bundesliga 2. - DFB Kupası 2. - Şampiyonlar Ligi 2.) Bayern'de ise hareketli bir transfer dönemi yaşandı. İlk olarak çok fazla forma şansı bulamayan Oliç ve Pranjiç ile yolları ayırdılar. Forvetteki eksikliği yoğun arayışlar sonunda eski futbolcuları Claudio Pizarro ve bir başka Hırvat golcü Mario Mandzukiç ile giderdiler. Bu sezon Bayerndeki oyuncu tercihleri yine eskiden olduğu gibi Bundesliga içinden oldu. Defansa geçen sene çok iyi bir sezon geçiren Gladbach'tan Dante transfer edildi. Bunların dışında sezon içinde transfer edilen Shaqiri'yi de ekleyince, alternatifi bol ve güçlü bir takım ortaya çıktı. Son olarak transferi her an bitmesi beklenen Atletico Bilbaolu Javi Martinez ile kadrodaki derinlik çok üst düzeye taşınacak. Geçen sezon yaşanan sakatlıklarda ve form düşüklüklerinde ciddi sıkıntılar yaşadıkları için, bu sezon tedbirli davranıyorlar. Bunların dışında alt takımdan kadroya dahil olan Emre Can'ı da unutmamak gerekir. Bayern her zaman olduğu gibi bu sezonda şampiyonluklara oynayacaktır.

Şampiyonlar Ligi biletini kapan Schalke'de de transfer dönemi eski dönemlere göre oldukça sakin geçti. İlk olarak Leverkusende yaşadığı sakatlıklar sonucu forma şansı bulamayan Tranquillo Barnetta ile anlaşıldı. İleri uçtaki performansı yitirmemek adına Obasi'nin Hoffenheim'dan bonservisi alındı. Bunların dışında geçen sezonun flaş ekibi Gladbach'la sözleşmesi biten orta saha Neustaedter'le anlaşıldı. Magath döneminden kalan şişkin kadroyu eritme çabaları hala sürüyor. İskeletini tutmayı başaran Schalke'nin  yine benzer bir performans sergileyip en üstlerde yer alacağını düşünüyorum.

Geçen sezonun flaş ekibi Borussia Mönchengladbach da ise yaprak dökümü sert oldu. Oyuncularının dışında teknik direktör Favre'nin kalıp kalmayacağının da bir süre belirsizlikte kalması Gladbach için uzun süre sorunların devam etmesine sebep oldu. Kısa süre sonra Favre ile sorunlar çözülünce kadroda da toparlanma başladı. Bu bahsedilen süreçte Neustaedter, Dante ve Anderson takımdan ayrıldılar. Bunlardan önce sezon içinde Reus'un da ayrılması ile takımın iskeleti sarsılmış oldu. Toparlanmanın ardından ise flaş transferler başladı. Twente'den De Jong, Basel'den Xhaka, Atletico Madrid'den Alvaro Dominguez gibi genç ama başarılı futbolcular kadroya dahil edildiler. Bu oyuncuların hepsinin ortak noktası ise, Favre'nin oyun anlayışını sahaya yansıtabilecek kapasitede olmaları. Gidenlere rağmen, bu sezonun da süpriz takımı olmaya adaylar.

Bayer Leverkusen, kadrosunda yer alan Rene Adler, Barnetta, Michael Ballack ve Eren Derdiyok gibi isimler ile yolları ayırdı. İlk olarak forvet eksiğini gidermek için Rudi Völler kısa bir Güney Amerika turu yaptı ve daha önce izledikleri oyuncularla görüşmeler yaptı. Sonuçta bir ara Beşiktaş'ın da gündemine gelen Junior Fernandes'i kadroya dahil ettiler. Ciddi anlamda katkı sağlayacağını düşünüyorum Fernandes'in. Fernandes dışında Real Madrid Castilla'dan genç sağ bek Daniel Carvajal transfer edildi. Bundesliga içinden ise Nürnbergde başarılı bir sezon geçiren Wollscheid alındı. Bundesligada ve Avrupada başarılı performansını sürdürürse, gelecekte milli takıma kadar çıkabilir. Aşağıdan gelen Samed Yeşil'de potansiyel olarak çok önemli bir golcü. Umarım yeterince forma şansı bulur ve o muazzam yeteneğini doya doya izleriz. Genel itibari ile Leverkusende bu sezon dengeler çok hassas. Kırılma süreçlerini nasıl atlatırlar kestirmesi zor.

Transfer dönemini en durgun geçiren takımlardan bir tanesi de VfB Stuttgart oldu. Schieber'in Dortmund'a satılması dışında ciddi bir kayıpları olmadı. Kadroya sadece Hertha Berlin'den Labbadia'nın eski öğrencisi Tunay Torun dahil oldu. Labbadia ekmeğini taştan çıkaran bir hoca olması itibari ile beklenin aksine bu kadrodan çok şey çıkartabilir.

Geçen sezon Slomka ile beraber hem ligde hemde Uefa'da ciddi başarılar yakalayan Hannover ise sadece Pogatetz'i kadrosunda tutamadı. Ondan boşalan yeri Standart Liege'den Felipe ile doldurdular. Benzer bir futbol sergileyebilmeleri için önlerinde hiç bir engel yok.

Magath'ın Wolfsburg'u ise hem yurt içinden hemde yurt dışından bir çok transfere imza attı. Öncelikle Bremen'den Naldo'yu kadrolarında kattılar. Manduzkiç'ten boşalan forvet mevkisini Heerenveen'den Bas Dost ve Bayern'den İvica Oliç ile doldurdular. Bunların dışında Atletico Madrid'den geri dönen Diego ve Roma'da kiralık forma giyen Simon Kjaer de kadroya eklendi. Diğer kiralıklarla beraber şişkin kadrodan kimler gidecek henüz netleşmiş değil. Wolfsburg'un bu tablo karşısında iki ihtimali var: Ya bir kaç sene önceki gibi ligin zirvesinde mücadele edecekler ya da küme düşme potasında yer alacaklar.

Werder Bremen ise son senelerde yaşadığı düşüş ve zor sürecin ardından yenilenmeye gitti. Takımda uzun süredir forma giyen Naldo, Pizarro, Rosenberg, Borowski, Wiese ve Silvestre ile yollar ayrıldı. Bunun dışında Marko Marinde Chelsea'ye transfer oldu. Naldo'nun eksikliğini 1.Bundesliga'ya yükselen Fortuna'nın serbest olan stoperi Lukimya ile giderdiler. Avrupa Şampiyonasında göz dolduran Çek sağ bek Gebre Selassie ile de anlaştılar. Hücum bölgesinde ise daha arayışlar sürüyor. Daha önce Hamburg'da forma giyen Hollandalı Elia ve Bayern'den kiralanan Petersen dışında bir tavkiye yapılmadı. Samed ve Emre Can'ın ekibinden bir başka isim olan Levent Ayçiçek'te bu sezon A takımda yer almaya başlayacak. Ondan da beklentiler yüksek. Bu sezon mevcut kadro ile Bremen yapılanma sürecini en az hasarla atlatma çabası içinde olacak.

Ciddi bir yapılanmaya giden Hamburg'da ise akıllıca hamleler yapıldı. Kaleyi hak ettiği yere sakatlıklar yüzünden ulaşamamış Rene Adler'e verdiler. Hamburgdan ayrılan Petriç'in yerini, potansiyeli çok yüksek olduğunu düşündüğüm Artem Rudnev ile kapattılar. Orta sahada senelerdir forma giyen Jarolim'in yerine ise Hırvatistan'dan potansiyelli bir ismi olarak gösterilen Badelj geldi. Gerek hazırlık maçlarında, gerek kamp boyunca gösterdiği performans ile kendisinden beklentiler yüksek. Hamburg son olarak potansiyelini genç milli takımdan da bildiğimiz Hakan Çalhanoğlu ile anlaştı. Henüz 18 yaşında olan Hakan'ın forma şansı bulacağına kesin gözüyle bakılıyor. Bu oyuncular dışında Tolgay Arslan, Maximilian Beister,Son gibi A takımda şans bulamayıp kiralanan oyuncuların da kadroda yer bulacak olması, yeni bir Dortmund doğabilir mi diye düşündürmüyor değil. Burada Hamburg yönetiminin sabrı belirleyici olacak. Gökhan Töre'nin ayrılması büyük kayıp olsa da, Hamburg yeni kadrosuyla heyecan verecek bir kaç takımdan biri olacak bu sezon.

Diğer takımlar Nürnberg, Hoffenheim, Freiburg, Mainz ve Augsburg'da ciddi değişimler yaşanmadı. Mainz'ın geçen sezon dibe doğru çakılmasının ardından tekrar yükselişe geçmesi mevcut kadrosu ile çok zor. Augsburg'un mucizeler başaran hocası Luhukay'ın Hertha ile anlaşmasının ardından neler yapabilecek hep beraber göreceğiz.

Lige yeni yükselen Fortuna Düsseldorf ise başta Andriy Voronin olmak üzere bir çok transfer yaptı ve yep yeni bir oyuncu topluluğu ile lige başlayacak. Aynı şekilde Greuter Fürth'de bir çok oyuncu ile anlaştı. Eintracht Frankfurt ise daha farklı bir yol izleyerek Bundesligada forma giyen oyuncuları tercih etti. Lige yeni yükselen takımlar içinde Frankfurt kağıt üstünde biraz daha güçlü duruyor.