25 Eylül 2012

Bundesliga 4.Hafta

Haftanın süprizi kesinlikle geçen hafta da yazının temel noktası olan Hamburg oldu. Dortmund karşısında gösterdikleri başarılı performans sayesinde ilk üç puanlarını almış oldular. Maça harika bir başlangıç yaptılar ve Güney Koreli genç yetenekleri Son sayesinde henüz ikinci dakikada öne geçtiler. Gol kadar Van der Vaart'ın yapmış olduğu asistde harikaydı. Hamburg yavaş yavaş ritmini buluyor olduğunu özellikle bu hafta net bir şekilde gösterdi. Dortmund ikinci devrenin başında Perisic'in akıl dolu golü ile eşitliği yakalasa da, kısa süre sonra Hamburg tekrar öne geçmeyi başardı. Van der Vaart'ın defans arkasına bıraktığı pası gole çeviren isim İlicevic oldu. Bu şaşkınlık yetmezmiş gibi Son bir kez daha sahneye çıktı ve farkı ikiye çıkaran golü attı. Bu dakikadan sonra Dortmund oyunu tamamen eline alsa da, sadece skoru 3-2'ye getirmeyi başarabildi. Galibiyette en büyük paylardan biri de Hamburg'un başarılı transferlerinden kaleci Rene Adlerdi.

Ligin süpriz ekiplerinden zirve ortağı Frankfurt ise Nürnberg deplasmanındaydı. Açıkcası ne yapacaklarını kestirmek zordu. Beklentilerin tersine Frankfurt kazanmak için elinden geleni yaptı ve galibiyet serisini sürdürmeyi başardı. İnui'nin attığı gol dışında, gösterdiği başarılı performans ise yine takdirleri topladı. Anlaşılan kendisinden sezon boyunca daha çok bahsedeceğiz.

Bayern ise deplasmanda Schalke'ye konuk oldu. İki takımda hafta içinde Şampiyonlar liginde başarılı maçlar çıkarmıştı ve ligdeki iyi gidişlerini sürdürmek istiyordu. İki takımın da yorgunlukları sahada kendini gösteriyordu. Schalke geri düşmemek için daha çok defansif bir oyun tercihinde bulundu ve bu da ister istemez ilk yarının golsüz bitmesine sebep oldu. İkinci devreye daha iyi başlayan Bayern, Kroos'un şık plasesi ile öne geçti. Golden sonra da Bayern atakları sürdü ve kısa süre sonra Müller bu sezonki 4.golünü kaydederek maçın skorunu belirledi.

Haftanın en güzel maçlarından biri ise Bremen ile Stuttgart arasındaki maçtı. Labbadia kötü gidişatı değiştirmek adına bu maçta takımını 4-4-2 formasyonunda sahaya sürdü. Maça fırtına gibi başlayan taraf Bremen oldu ve devreyi 2-0 önde bitirdiler. Bremen bu sezon yeni kadrosu ile cidden keyif veriyor. Hırslı ve tempolu takım kimliğini son yıllarda kaybetmişlerdi ama bu sezon geri dönüş sinyallerini vermeye başladılar.  İkinci devrede maç çok farklı bir hal aldı ve Stuttgart risk almaya başladı. Sonucunda ilk önce Harnik ile skoru 2-1'e, 81.dakikada Cacau ile 2-2'ye getirdiler. Son 6 resmi maçında Stuttgart galibiyet alamasa da, ikinci devre oynanan futbol takdir topladı.

Haftanın diğer maçlarında ise Leverkusen evinde Gladbach karşısında galibiyete yakın olan taraf olsa da, maç berabere bitti. İlk devre boyunca Leverkusen'in 14, Gladbach'ın ise sadece 2 şutunun kaleyi bulduğunu belirtirsem neler kaçtığını tahmin edebilirsiniz. İkinci devre Gladbach 2 pas ile golle buluştu ama skoru koruyamadı ve Kadlec'in golüyle maç berabere bitti. Schürrle'nin penaltı kaçırması ise Leverkusen'in şansızlığının zirve yaptığı an oldu. Hoffenheim evinde Avrupa Ligi yorgunu Hannover'i konuk etti ve geriye düşmesine rağmen net bir skorla (3-1) kaliteli ayaklarının olduğunu tekrar hatırlattı herkese. Hoffenheimda maçın adamı, 10 dakikada 2 asist ile dikkat çeken Volland oldu. Almanya U-21 takımında da forma giyen bu gencin ismini daha çok duyacağız galiba.

Wolfsburg evinde hayal kırıklığı yarattı ve Fürth ile berabere kaldı. Sercan'ın performansı ise göz doldurdu. Özellikle cepheden çektiği şut direkten dönmemiş olsa, haftanın golü olabilirdi. Mainz ise evinde, rakiplerinden biri olarak değerlendirebileceğimiz Augsburg'u 2-0 ile geçti. Fortuna ise Freiburg ile beraber kaldı ve küme düşme hattından uzaklarda yer almaya devam etti.

Gelecek hafta'ya dair ( 25.09 - 26.09 )

Schalke yine evinde Mainz ile karşılaşacak. Schalke'nin yorgunluğu bu maça da yansır mı bilinmez ama Mainz  deplasmanda yenilmemek için sonuna kadar mücadele edecektir. Bayern ise ciddi anlamda dalgalanmalar yaşayan Wolfsburg'u konuk edecek. Bayern'in erken gol bulması halinde maç çok erken kopabilir ve farka gidebilirler. Dortmund ise Frankfurt ile karşılaşacak. Frankfurt galibiyetleri ile takımlara korku salmaya devam ediyor olsa da, Dortmund'un eksiklerine rağmen (Bender, İlkay) maçı kazanacağını düşünüyorum. Gladbach ise Hamburg'u konuk edecek. Fink'in maçın favorisi olarak Gladbach'ı göstermesi ise maçı ne kadar ciddiye aldıklarının bir göstergesi olarak düşünüyorum. Gladbach diğer hafta Avrupa Ligi maçı olması sebebi ile rotasyona gidebilir. Skor ne olur bilinmez ama haftanın en zevkli maçı olacağı kesin. Metalist ve Gladbach maçlarında bolca pozisyon bulmalarına rağmen, bunu skora yansıtamayan Leverkusen ise Augsburg deplasmanında şeytanın bacağını kıracaktır.

Kupon

Eintracht Frankfurt - Borussia Dortmund 2
FC Augsburg - Bayer Leverkusen 2
Greuter Fürth - Fortuna Düsseldorf Alt







23 Eylül 2012

Gaziantepspor 3-2 Beşiktaş

Beşiktaş dün oldukça zorlu deplasmanlardan biri olan Antep'te son dakikada yediği golle sezonun ilk yenilgisini aldı ve iki defa öne geçtiği maçı kaybetti. Aybaba sahaya Elazığspor maçının ikinci yarısına başladığı kadroyla çıkmayı tercih etti ve bu tercihi sahada aynı o maçta olduğu gibi baskılı ve motive bir Beşiktaş izleme şansını gösterdi bize. Rakip takım orta alana gelmeden alanlar daraltılıyor ve rakip yoğun baskı ile hatalı pas tercihlerine zorlanıyordu. Geri dörtlüsünde ciddi sorunlar yaşayan Gaziantepspor da ister istemez bu tuzaklara düşüyordu.

Kısa bir süre sonra da beklenen gol geldi. Almeida'nın harika ortasında, Olcay'ın klas vuruşu Beşiktaş'ı tekrardan öne geçirdi. Sezon başından beri hareketli oyun içinde, isabetli orta konusunda ciddi sorunlar yaşayan Beşiktaş'ın böyle bir gol atması önemliydi. Skor avantajından sonra orta sahada birazcık tempo düşünce bu ister istemez takımın savunma anlayışına da yansıdı. Bireysel hatalar sonucu Gaziantepspor bir kaç fırsat yakaladı ama sonuç alamadı.

İkinci devrede ise Hikmet Karaman risk almak zorundaydı ve öyle de yaptı. Ayağında daha rahat top tutabilen bir isim, İsmael Sosa'yı oyuna dahil etti. Çok geçmeden de defans arkasına yaptığı koşuda Veli bir an dalınca gayet rahat bir şekilde skoru eşitleyen gole imza attı. Bu Beşiktaş cephesinde kısa süreli bir şok etkisi yaratsa da toparlanmayı bildi siyah beyazlılar. Fernandes'in sorumluluk alıp yarattığı bir pozisyonun ardından Almeida tekrar Beşiktaş'ı öne geçirdi. Gol gelmeden önce kenarda Oğuzhan oyuna girmeye hazırlanıyordu ama Beşiktaş öne geçince Aybaba bu tercihini ertelemeyi tercih etti.

Bu dakikadan sonra Beşiktaş geçen sezon defalarca yaptığı hatayı yaptı ve skoru korumayı tercih etti. Bu da ister istemez her defasında üstüne basarak değindiğim baskılı takım kimliğine ters düşüyor. Sonuç olarak Beşiktaş bunun dışına çıktığı süre içinde bir tehlike arz eden Uğur Boral'ın bölgesinden rakibe pozisyonlar vermeye başladı. Bu durumda Uğur'a kızmak da doğru değil. Sonuçta kendisi yakın zamanda bir kaç kez sol bek oynamak dışında, kariyeri boyunca o bölgede oynamış bir isim değil. Fenerbahçe'de oynarken de sol bek olarak çok başarı gösterememiş ve yerine Caner, Vederson gibi isimler denenmişti. Bu açıdan transfer edilemeyen Gökhan Süzen ve sakat İsmail Köybaşı'nın eksikliği bu tip maçlarda ortaya çıkıyor. Bu yüzden ilerleyen dönemlerde mevzu bahis isimler kadroya dahil olursa, Uğur'un ön tarafta değerlendirilmesi Beşiktaş için daha hayırlı olacaktır.

Oyun Gaziantepspor'un baskısı altında devam ederken Sivok alakasız bir şekilde topa eliyle müdahele ederek penaltıya sebebiyet verdi ve Cenk Tosun'un golüyle maça eşitlik geldi. Daha önce Holosko yerine oyuna girmiş olan Erkan dışında, ilk taktiksel hamlesini o an yaptı Aybaba ve Olcay'ı çıkarıp yerine Oğuzhan'ı oyuna dahil etti. Orta alanı daha kalabalık tutup, rakibin ileri çıkmasını engelleme planı doğruydu ama Beşiktaş oyuna hakim değildi. Bu oyun içinde orta alanda bir hareketlilik getirse de, Gaziantepspor'un oyundaki ağırlığında bir değişiklik sağlamadı. Çünkü Hikmet Karaman devre arasında oyuna sürdüğü Sosa dışında, yine hızlı ve topa hakim bir başka isim Muhammet Demir'i sahaya sürmüştü. Böylece Gaziantep ilk devreye nazaran topa daha iyi hakim olabiliyordu. Kısa süre sonra Beşiktaş'ta Fernandes yerini Batuhan'a bırakırken, diğer yanda da Orhan Gülle sahadaki yerini alıyordu. Oyun böyle bitecek derken savunmasız bir şekilde ceza sahasına yaklaşan Orhan'ın harika şutu ile skor 3-2'ye geldi. Burada orta sahamızın oyundan kopmuş olması da önemli bir detay.

Beşiktaş'ın şu an için en büyük sorunu istekli ve arzulu oyun anlayışını 90 dakikaya yayamıyor olması. Elazığspor ve Galatasaray maçlarının ilk devreleri ve dün oynanan Gaziantepspor maçının ikinci devresi bunun en güzel örnekleri. Bunların dışında orta sahadaki ikili olarak forma giyen Necip ve Veli, ikisi bir kişi gibi oynadıkları sürelerde Beşiktaş ciddi sıkıntılar çekiyor ama bu oyuncular sorumluluk aldıklarında ise durum bir anda değişebiliyor ve bu bütün takıma gayet olumlu yansıyor. Rahmetli Vedat kaptanın da dediği gibi Beşiktaşlı futbolcu kiracı gibi değil de ev sahibi gibi oynamalı. Özellikle de bu iki ismin daha fazla insiyatif almaları ve kapasitelerini zorlamaları şart. Sonuç olarak yeterli verim alınamıyorsa da, yedekte bekleyen Hasan ya da Oğuzhandan mutlaka faydalanılması gerekir. Bu iki isim futbolu aklı ile oynayabilen ve bunu gösterebilen isimler. Sahada yer aldığı kısa sürede Oğuzhan'ın en azından bir kere denemiş olduğu şut girişimi bile, 90 dakika sahada yer alan diğer iki isim kadar formayı hak ettiğini az da olsa gösteriyor.



19 Eylül 2012

Bundesliga 3.Hafta

Hamburg Van der Vaart'ın da kadroya girmesi ile psikolojik anlamda güçlenmiş olsa da, takım olamamanın verdiği sancıları yaşamaya devam ediyor. Frankfurt deplasmanında başta olmak üzere, ilk üç haftada defansif hataların bedelini ağır bir şekilde ödediler. Fink'e ne kadar sabırlı olabilecek HSV yönetimi, merak konusu. Frankfurt cephesinde ise her şey beklenenin çok daha iyi gidiyor. 3 maç sonunda topladıkları 9 puan ile ligin süpriz ekiplerinden biri olmaya adaylar. Özellikle İnui başta olmak üzere, Aigner ve Meier ile farklı olduklarını şimdiden göstermeye başladılar.

Bayernde ise istek ve arzu en üst seviyede. Mandzukiç başta olmak üzere, yeni transferler oldukça iyi bir başlangıç yaptılar. Bu isimler dışında Müller'in de tekrar kendisini bulması ve Van Gaal dönemindeki gibi fayda sağlaması Bayern cephesindeki önemli sonuçlar. 12 sene sonra ilk 5 resmi maçından 5 galibiyetle ayrılması ve şu anda zirvede yer alıyor olması da bunun kanıtı. Mainz cephesinde ise işler pek iyi gitmiyor. Kadronun zayıflığını bir yana, takımdaki uyumsuzluk ve istenilenleri sahaya yansıtamamaları bu sezonun onlar adına oldukça zorlu geçeceğini gösteriyor.

Şampiyon Dortmund ise performans olarak geçen sezon bıraktığı yerden devam ediyor ve yenilmezlik serisini (31 maç) bu sezonda sürdürüyor. Dün oynadıkları şampiyonlar ligi maçından dolayı kadroda rotasyona gitmelerine rağmen, Leverkusen gibi güçlü bir ekibi çok rahat geçtiler. Dortmund şampiyonlar ligi dönüşlerinde pek zorlanacak gibi durmuyor. Leverkusende ise sorunlar devam ediyor. Kısa süre içinde toparlanacaklardır ama ilk üç haftalık performansları durumun pek de iyi olmadığını gösteriyor.

Bundesliganın yeni ekipleri Fürth ve Fortuna ise süpriz puanlarla çoğu kişiyi şaşırtsa da, yeni bir ligde mücadele ediyor olmanın verdiği hırs ve motivasyonu ile bunu başardıklarını düşünüyorum. Bu çizgilerini uzun süre devam ettirebilmeleri zor. Geçen sezonun süpriz takımı Augsburg da  mevcut kadrosu ile küme düşmeye aday bir başka takım. Luhukay'ın ayrılışından sonra Augsburg'un sanki sihri çalınmış gibi.

Ligin flaş ekibi ise kesinlikle Hannover. Kısa sürede attıkları onca gol bir yana, sergiledikleri futbol ile şu an Avrupada izlenmesinden en çok keyif aldığım takımların başında geliyorlar. Bremen karşısında 2-0 öne geçmelerine rağmen, maç 2-2'ye gelse de son dakikada yine kazanmayı bildiler. Hannover varsa gol var diyoruz artık. Belli olan Slomka'nın takımı bu sene çok can yakacak. Bremen ise yeni oluşumun meyvelerini tam anlamı ile alamamış olsa da, olumlu futbolu ile eski günlerine döneceğinin sinyallerini veriyor. Zorlu Dortmund deplasmanı başta olmak üzere sergiledikleri futbol olumlu, elbet skora yansıtacaklardır.

Schalke de bu sezon genç futbolcuları ve yıldızları ile hem ligde hem de Şampiyonlar liginde isminden söz ettireceğe benziyor. Hannover dışında diğer iki maçlarını kazandılar ve 7 puanla oldukça iyi bir konumda bulunuyorlar. Asıl prova ise hafta sonu Bayern karşısında olacak.

Stuttgart'ta ise işler pek iyi gitmiyor. Labbadia'nın tercihleri ve ısrarları sonucu kaybedilen puanlar hiç beklenmedik bir şekilde lige başlamalarına sebep oldu. Son dakikada kaybedilen Wolfsburg maçı, deplasmanda Bayern'e farklı mağlup olmaları ve son olarak içerde Fortuna'yı yenememeleri ile işlerin hiç iyi gitmediğini gösteriyor.

Ligin bir başka süpriz ekibi Nürnberg ise zayıf kadrosuna rağmen süpriz skorlar almaya devam ediyor. Japon yıldız Kiyotake, bizlere Kagawa'nın yokluğunu hissettirmiyor. Haddini bilerek oynayan ve şu an itibari ile büyükler dışında en çok ilgi çeken takımların başında geliyorlar. Benzer bir performansı da Freiburg sergiliyor.

Wolfsburg, Hoffenheim ve Gladbach da ise henüz takımlar tam anlamı ile oturmuş değil. Kısa süreli iyi futbol oynasalar da, zaman zaman yapılan inanılmaz hatalarla daha hazır olmadıklarını gösteriyorlar. Üç takımın da kadroları oldukça iyi ama biraz daha zamana ihtiyaçları olduğu kesin. Avrupada mücadele edecek olan Gladbach'ın bir an önce toparlanması şart.

Bir başka güzel olay ise bütün takımların bu hafta '' Geh auf dein Weg '' ( Kendi yoluna git) sloganlı reklamla çıkması oldu. Bu projede yabancı kökenli insanların futbol dahilinde hayata entegre edilmeleri için çaba harcanıyor.

Hafta'nın golü: Hannover 96 - Werder Bremen 3-2 ( Huszti dk.90 )

18 Eylül 2012

Kartal´dan Üçlük!

Beşiktaş milli maç arasından sonraki ilk maçında rakibi Elazığspor karşısında son lig maçına benzer bir performansı sergiledi ve 3 puanı yine 3 golle almayı başardı. Rakibin ligin yeni ekiplerinden olması ve maçın İnönüde olması sebebi ile beklenen aslında galibiyetti. Yine de Elazığspor'un Fenerbahçe'den puan kapmış olması ve Beşiktaş'ın genelde böyle maçlarda puan kaybetmesi acaba bir süpriz olabilir mi diye düşündürüyordu.

Aybaba kazanan 11 bozulmaz demiş ve takımı Karabükspor maçındaki şekli ile sahaya sürmeyi tercih etmişti. Kalede McGregor, geri dörtlüde Uğur, Sivok, Toraman ve Hilbert, orta sahada Veli, Necip ve Fernandes, onların önünde de Olcay, Batuhan ve Holosko vardı. Rakibin oyun planı Beşiktaş'ın maestrosu Fernandes'i yakın markajda tutmak ve oyunu olabildiğince rakip sahada oynamak üzerine kuruluydu. Bu planın kritik isimlerinden Bülent Ertuğrul, oyun boyunca Fernandes'i bir gölge gibi takip edeceğini zaten ilk dakikadan itibaren gösterdi.

Beşiktaş'ın sahadaki öncelikli hedefi ise mücadele ve tempoyu yukarıda tutmak, rakibi hataya zorlamaktı. Rakip takımın önde baskı ile kara kartalı hataya zorlama girişimleri, Beşiktaş'ın ilk dakikalarda oyuna hakim olmasını zorlaştırdı. Beşiktaş orta sahadan oyunu ileri taşımayı başarsa da, ilerde yeterince etkili olamıyordu. Oyunun bu gidişi karşılıklı faullerle kör dövüşüne dönmeye başladı. İki takımda bolca pas hataları yaptı bu süreçte.

Bu kısır mücadele ilk 20 dakikadan sonra siyah beyazlıların ritmini bulması ile bozuldu. İlk olarak Hilbert'in Batuhan'a yolladığı orta, ardından da Fernandes'in Uğur'a verdiği pas sonrası Beşiktaş maçı kazanmayı daha çok istediğini gösterdi. Bu gol girişimlerini Veli'nin isabetsiz şutu ve Fernandes'in direkten dönen topu izledi. Devre bittiğinde etkisiz bir oyun sergileyen Batuhan dışında, oyuncuların genel performansı beklendiği gibiydi. Fernandes'in baskı altında kaldığı dönemlerde, Necip ve Veli'nin ofansif anlamda çok katkı verememeleri de dikkat çeken bir başka ayrıntıydı.


İkinci devreye Beşiktaş beklenen değişiklikle başladı ve sahada Batuhan yerine Almeida vardı. Bu oyun yapısında malesef Beşiktaş'a hiçte uygun olmayan bu iki oyuncu ile çok zorlansa da bir şekilde idare etmek durumunda. Uzun boyları zaman zaman avantaj olsa da, daha atletik ve çabuk bir forvet ihtiyacı göze çarpıyor. Kara kartal ikinci devreye ismine yakışır şekilde baskılı başladı ve kısa süre içinde kornerden Necip'in kafa golüyle öne geçti. Fernandes yine etkili ortası ile klasını göstermeyi başardı.

Beşiktaş kilidi açmıştı artık, daha rahat ve istekli bir futbol sergileyebiliyordu. Üst üste pozisyonlar bulmaya devam etti ve maçı kaybetmeyeceğini net bir şekilde rakibine gösterdi. Eğer bir Anadolu kulübü İstanbul'da bir büyük takımdan puan almak istiyorsa, eşitce mücadeleden çok daha fazlasını sahaya yansıtmak zorunda. Elazığspor bugün maçın her anında bu açıdan Beşiktaş'ın çok gerisinde kaldı. Aybaba'nın da üzerine basa basa belirttiği bu ayrıntı, dakika 90 dahi olsa Beşiktaş'ın skordan bağımsız baskı kurmasını sağlıyor.

Oyun bu şekilde ilerlerken bir serbest vuruşta Fernandes ve Sivok AŞ yine iş başındaydı ve skoru 2-0'a taşımayı başardılar. Maçın bitmesine 30 dakikadan fazla bir süre olmasına rağmen, maçın mutlak hakimi olmayı sürdürdü Beşiktaş. Kısa süre sonra da skoru Hilbert'in Stuttgart günlerini anarcasına attığı golle 3-0 taşımayı başardı. Oyunun geri kalan süresinde de gösterilen performans ve mücadele üst düzeydeydi. Oyuna sonradan dahil olan Oğuzhan ve Erkan Kaş da, en az diğer oyuncular kadar hırslı ve etkiliydi. İlerleyen dönemlerde daha çok şans bulacaklarına eminim.


Kaleci McGregor'a maç boyunca çok iş düşmese de maçın sonlarına doğru Tum'la baş başa kaldığında gösterdiği performans başta olmak üzere, maç genelinde tecrübesi ile güven verdi. Eliyle oyunu başlatmaları, zaman zaman oyunu yavaşlatmayı bilmesi, sıkça stoperlere yaklaşıp oyun içinde kalması çok önemli ayrıntılar. Umarım uzunca bir süre daha Beşiktaş forması altında gol yememeye devam eder. Aynı şekilde attığı golden sonra Necip'in istekli ve cesur oyunu da hem kendisi hem de Beşiktaş adına önemliydi. Her maç daha da parlayan Fernandes için ise söylenebilecek pek bir şey yok. Üzerine düşeni fazlası ile yapmaya devam ediyor.


Maç'a damga vuran bir başka olay ise, kapalı tribün biletlerin pahalı olması yüzünden nerdeyse bom boş kalması oldu. Stadyumun mevcut kalite ve standartlarında kapalı tribüne eğer bu denli yüksek rakamlar isteniyorsa, karşılığı da verilmelidir. Kapalı tribünün ve stadyumun mevcut şartlarında bir iyileştirme de söz konusu olamayacığı için, yönetimin bu fiyat politikasını gözden geçirmesi şarttır.

3 Eylül 2012

Gökhan Süzen (25)


Beşiktaş bugün İBB'den Gökhan Süzen ile anlaştığını borsaya bildirdi. Gökhan uzun süredir Süper lig'de forma giyen, ligin tanınan oyuncularından bir tanesi. Kendisi Galatasaray alt yapısından yetişmiş genç bir futbolcu. Galatasarayda zamanında yeterli görülmeyip bugün Süper ligde forma giyen takım arkadaşlarıyla beraber A takıma yükselemeyince, İBB'nin başına geçen eski hocası Abdullah Avcı kendisini transfer eder.

İlk başlarda ciddi anlamda zorluk çekince, İBB'de 1 sezon oynadıktan sonra Alibeyköyspor'a kiralık yollanır. Ertesi sezon takıma döndüğünde artık daha hazır bir isimdir. Daha çok forma şansı bulur ve takımın demirbaş oyuncularından biri olur. Takımın süper lige uzanan macerasında payı olan bir kaç oyuncudan birisidir.

Süper ligde geride bıraktığı 4 sezonda bir çok maçta forma giydi ve gelişiminin ödülünü milli takıma seçilerek aldı. Kadroda olduğu dönemde forma giyemese de, oyuncunun sol bek mevkisinde milli takımın adaylarından biri olduğu biliniyor.

Gökhan öncelikle sol çizginin hem defansif hem ofansif bölgelerinde oynayabiliyor. Kendisinin de daha önceden belirttiği gibi sol bekte daha iyi oynadığını düşünüyorum. Kendisi sert ve güçlü yapısı ile rakip oyuncular için oldukça caydırıcı bir oyuncu profiline sahiptir. Çoğu zaman gerekli açıyı bulduğunda yolladığı düz ve isabetli şutları oldukça etkilidir. Bu özelliğini aynı zamanda duran toplarda da bir çok kez göstermişliği vardır. Teknik kapasitesi çok iyi olmasa da, mücadelesi ve bu yönü ile oynayacağı takıma direnç katar. Ani çıkışlarda top sürme becerisi oldukça iyi olduğu için, takımın hızlı bir şekilde sonuca gitmesinde de etkili olur. İBB'nin senelerdir en çok ön plana çıkan alan paylaşımındaki başarısında, Gökhan gibi bu yönü kuvvetli oyuncuların varlığı da mühim. Nerede duracağını bilmesi ve hücuma geçişlerde gösterdiği hareketliliği ise başka bir önemli özelliği.



Gökhan'ın İBB'de ilk 11 oyuncusu olmayı zaman zaman başarsa da, bazen yedek kalmasının sebebi nedir açıkcası bilmiyorum ama Beşiktaş'ta formayı kapmak çok daha zor olacaktır. Bu açıdan kendisinin eskiye nazaran daha çok çalışması gerekecek. Bazen oyun içinde gereksiz bir şekilde hakemle tartışmaları da Beşiktaş'ta başını ağrıtabilir. Bu yüzden kendisinin bu davranışlarını kontrol etmesi gerekiyor.

Gökhan'ı Beşiktaş özelinde değerlendirmek gerekirse, en önemli özelliği soldaki defansif yönünün iyi olması olacaktır. Beşiktaş'ın şu an elinde bulunan İsmail Köybaşı ve Uğur Boral daha çok ofansif yönleri ile dikkat çeken isimler ve çoğu zaman defansif anlamda bocaladıkları oluyor. Zaten Uğur'un çok sonradan bek olarak forma giydiğini ve bu işi çok iyi yapamadığını da belirtmek gerek. Bu oyuncular dışında kadroda tutulan bir diğer isim ise Emre Özkan'dı. Emre Beşiktaş alt yapısından yetişmiş, daha sonra kiralık olarak forma giydiği Ordusporda başarılı bir performans sergilemişti ve bu sezon kampa götürülen isimlerden biri olmuştu. Sergilediği performans ile belli bir seviyeye kadar yükseldiğini ispat etse de, Beşiktaş'ta ilk 11'de şans bulması pek mümkün değildi.

Bu açıdan defansif yönü güçlü ve Beşiktaş'ın oynamak istediği tempolu oyuna uyum sağlayacak bir isim aslında forvetteki sorun kadar acil olmasa da önemliydi. Bu açıdan Gökhan Süzen'in transferi oldukça mantıklı bir hamle oldu. Ayrıca Emre Özkan'ın takasta değerlendirilmesi de hem gereksiz şişkinliği önledi, hem de maddi anlamda Gökhan'ın daha ucuza mal edilmesinin yolunu açtı.

Gökhan'ın Beşiktaş'ta rolü büyük olasılıkla sol bek olacaktır. Önde gösterdiği performans, kadrodaki diğer oyuncuların çok gerisinde kalabilir. Zaman zaman 4-3-3'de orta üçlünün solunda da izleyebiliriz kendisini. Bu sayede Aybaba'ya, Uğur'u da bek yerine daha önde değerlendirme şansı doğacaktır.

Kendisi bu yaz evlendi ve bu futbolcuların genelde performansına olumlu yansır. Umarım iyi çalışır ve uzun süre siyah beyazlı formayı giyer ya da kendini daha çok geliştirip hayalini kurduğu Liverpool'da forma giymeyi başarır.

Yaş: 25
Boy: 180cm

2 Eylül 2012

1.9 0-3 Beşiktaş

Beşiktaşlı normalde alışık değildir böylesi maçlara ve skorlara. Son senelerde arada bir yaşar oldu bu duyguyu, oysa seneler önce 4-5-6 olsun diye besteler yapılırdı bu takıma. Kara kartal 33 dakika içinde maçı kazanmayı bildi. Sezon içinde devamı gelir mi bilinmez ama skorun bu kadar çabuk kazanılmasında oyuncuların istek ve arzusu belirleyiciydi.

Aybaba maça, derbide sorun yaşayan savunma hattında ufak bir değişiklikle başladı. Orta alanda Toraman'dan boşalan yeri de Necip ile doldurdu. Hücum hattındaki zorunlu değişikliğin dışında, tek fark kalede oldu. Milli takıma davet edilen Cenk, kaleyi İskoç McGregor'a bırakmıştı. Kendisinin kalitesini hem Rangers'ın Avrupa maçlarından, hem de İskoçya milli takımından biliyoruz. Rakibin seviye olarak yetersiz kalması sebebi ile kendisini taraftara göstermeye pek fırsatı olmadı ama yine de maç içindeki soğukkanlılığı ve oyunu zaman zaman sakinleştirmeyi bilmesi ile tecrübenin kalede ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ispat etti. 

Beşiktaş maça orta sahadaki direnci sayesinde iyi başladı ve kısa süre sonra takımın şefi Fernandes'in golü ile 1-0 öne geçti. Burada dikkat çeken Beşiktaş'ın futbol iştahıydı. Bu isteğe karşı, Karabüksporlu oyuncular maç başlamadan bitse de gitsek kıvamında bir oyun sergiliyordu sanki. Sağdan bindirme yapan Hilbert'in karşısındaki Shelton'un tutuk kalması, ceza sahasına süzülen Fernandes'e Mabiala ve Kaan'ın eşlik bile etmemesi bunun en güzel örnekleriydi. 

Rakip bu denli oyundan kopuk olunca, ister istemez bu takıma da yansıdı. Belli bir süre sonra motivasyonda düşüşler yaşandı. Kısa süre sonra Lualua bunu fırsata çevirdi ama arka direkte sakat bir şekilde sahada yerini alan Shelton topu direğe nişanladı. Pozisyon gol olsa da pek bir şey değişmezdi diye düşünüyorum, çünkü Karabükspor sahada olmak istemiyordu.

Oyun tekrar Beşiktaş'ın istediği kıvama gelen zaman dilimlerinde, Uğur Boral orta sahadan aldığı topla Lualua ve İshak'ın arasından çok rahat bir şekilde geçti ve ters ayağı ile attığı golle bizlere İbrahim Üzülmezi hatırlattı. Rakibin dirençsizliğinin golde payı büyük olsa da, bu denli isabetli bir şutu çıkarmakla alkışı hak ediyor. 

Beşiktaş skor avantajını ele geçirdi derken, kısa süre sonra gelen Fernandes'in ikinci golünün ardından çalan hakemin düdüğü maçın gayrı resmi bitişi anlamına geliyordu. Batuhan'ın goldeki çabası, maçın en güzel olaylarından biriydi. Maç içinde devamlı Fernandes'i araması, onunla yardımlaşma isteği Beşiktaş'ın hücumdaki zenginliği için çok önemli ve değerliydi. Defans arkasına bıraktığı pas, atacağı bir golden çok daha değerli oldu böylece.

Oyunun ikinci devresinde de rakip her hangi bir gayret içinde bulunmayınca ve gücü de yetmeyince maçı Beşiktaş beklenenden çok daha rahat bir şekilde bitirdi. Oyuna daha sonradan giren Oğuzhan'ın ve baskıları ile Beşiktaş'a hayat veren Olcay'ın pozisyonları da oldukça önemliydi. Oyuncuların skordan bağımsız bu denli arzulu olmaları Beşiktaş için önemli bir artı. 


Skorun cazibesi yine de bizleri aldatmamalı ve Beşiktaş'ın çok uzun bir yolu olduğu gerçeği unutulmamalı. Önemli olan Aybaba'nın tam anlamı ile kadrosunu oturtana kadar geçecek zaman diliminde, bu tip maçları kayıpsız atlatmalı.