Hedeflerden
uzaklaşmış olmak aslında bir derbi için en uygun ortamdır. Sonuçta kaybedeceğin
birşey yoktur. Genelde de rahat olmak ister istemez avantaj sağlar. Bugün
oynanan derbide böyle bir maçtı işte. Beşiktaş adına pek bir anlamı yoktu.
Rakipte Alex,Emre ve Sow’un olmayışı Fenerbahçe adına
önemli eksiklerdi ama iç sahada öyle veya böyle uzun süredir yenilmiyor
olmaları gibi önemli bir psikolojik avantajları vardı. Beşiktaş’ta ise
geldiğinden beri Fernandes, Fenerbahçe’ye karşı ilk defa sahada olacaktı. Beşiktaş
maç’a sene başından beri oynadığı düzende ve isimlerle başladı. Fark olarak
geride Sivok yerine Toraman, en uçtada Almeida’nın cezalı olduğu haftada Edu
vardı.
Maç’a normalin aksine daha tutuk başlayan taraf
Fenerbahçeydi. Beşiktaş daha rahat oynuyordu ama daha sonra Fenerbahçe oyuna zaman
zaman hakimiyetini koysa da oyun ortadaydı. İkinci yarıda da maç yine orta alan
mücadelesi şeklinde geçerken, İsmail-Toraman-Egemen hattından gelen golle
Beşiktaş öne geçmeyi başardı. Kısa süre sonrada Veli’nin Ziegler’e yaptığı faul
sonrası Rüştü’nün kapattığı köşeden yediği golle oyuna denge geldi. Ardından
Fenerbahçe risk aldı. Aykut Kocaman önce Bienvenu’yü, sonrada Dia ile Özer’i
oyuna aldı. Bu hamlelerden sonra Beşiktaş daha rahat top yaparken, çok alakasız
bir şekilde kazanılan korner sonucu maç Fenerbahçe’nin 2-1 üstünlüğü ile bitti.
Beşiktaş sene başından beri olduğu gibi klasik bir
şekilde hücumda çoğalamadı, yine aynı oyun yapısı ile 90 dakikayı
tamamladı. Yine başarısız oldu. Tayfur
Havutçu’nun neden ısrarla aynı oyuncular ve taktik anlayışı ile devam ettiğini
anlayamıyorum. Beşiktaş haftalardır galibiyet alamıyor, gol atamıyor,
motivasyon ve moral anlamında çöküntü içinde ve Tayfur Havutçu bu takımda hiç
bir değişiklik yapmıyor, anlamak mümkün değil. Beşiktaş’ta kenarda duran hoca değişti
ama hem taktik hem de oyuncu tercihleri anlamında değişen birşey yok.
Maç öncesi, Ali Eren’e unutamadığın derbi hangisi diye
sorulduğunda “Ronaldo’nun 2 gol attığı 1-2’lik maç” dedi ve ekledi “ o güne
kadar 3-5-2 oynuyorduk, o gün sahada 4-4-2 oynamıştık. O yüzden benim için
farklı bir maçtı ” diyor. Aynı maçta sahada başarılı bir futbol ortaya koyan
isimlerden bir taneside Tayfur Havutçu’nun kendisiydi. Bu açıdan
değerlendirdiğimde, gelecek adına umutla bakamıyorum.
Benim bu derbi’de rahatsız eden şeyler başka. Öncelikle
yardımcı hakemlerden Serkan Gençerler.
Kendisi bundan 2 sene önce “ kuyu kazılan ” maçta 30 metreden Ernst’in olmayan dirseğini gören ve Hüseyin Göçeği
uyararak kırmızı kart almasını sağlayan kişidir. Bu o maçtaki skandallarından
sadece birisiydi, bugün yine aynı köşede yerini almıştı. Aslında o günden sonra
(18.4.2010) kendisi uzun süre Süper Ligde dört büyüklerin maçlarında görev alamıyordu.
Sonra yavaş yavaş görev almaya başladı ve dün bu sefer Semih’in, 3 metre önünde Veli’nin gırtlağını
sıkmasını göremedi. Oysa maç içinde 30
metre uzaktaki Fernandes-Topuz didişmesini görebildiğini ispat etmişti!
Benzer bir durum Halis Özkahya içinde geçerli. Burada ilk
olarak Rüştü Reçber’in ve Gökhan Gönül’ün açıklamalarına dikkati çekmek
istiyorum. Gökhan Gönül daha önce oynanmış bir maçtan sonra kendisi hakkında "üslubunu bir hakeme yakıştıramıyorum’ demişti.
Pek anlam verememiştik.
Bugün Rüştü’nün
‘...çok düşündüm ama birşeyi burada itiraf edeceğim. Bu acı birşeydir, belkide kendimi
ispiyonlamak gibi birşeydir bu aslında. Sevgili hakem burdan da sesleniyorum.
Ben ona bir hakaret ettim ve bana aynı şekilde cevap verdi. Madem ben sana
hakaret ettim, beni niye atmadın...Kimse bana sen adam değilsin diyemez...." açıklamasından
sonra, kendisinin kötü niyetli olduğu
gerçeği su yüzüne çıkmıştır. Verdiği sarı kartlarla da Beşiktaşlı futbolcuların
elini,kolunu en baştan bağlamayı başarmıştır.
Yeni yönetimin herşeyden önce senelerdir alışkanlık
haline gelmeye başlayan bu düzene karşı gereken tavrını net bir şekilde
göstermesi gerekmektedir. Beşiktaşın bir sporcusuna saha içinde kimse hakaret
edemez, edersede gereken bedeli ödemelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder