4 Kasım 2013

Asi Ruh

Beşiktaş'ın son dönemde yaşadığı düşüşte en çok dikkat çekenlerden biri takımın zaman zaman duraklaması ve skoru değiştirmek adına vaktinde harekete geçmemesi. Özellikle İstanbul'da oynanan Rizespor ve Karabükspor maçları bu durumun en güzel yansımalarıydı. Sahada duruma tepki veren kısacası isyan eden birisinin eksikliğiydi.

Bilic'in söylediği bir cümle vardı, öncelikle onu hatırlatmak isterim. Bilic sezon başı alınan seri galibiyetlerin ardından bir maç sonu basın toplantısında şu cümleleri sarf etmişti. ''Takım olarak oynuyoruz. Buradaki felsefe, güç halkındır. Oyunculara bunu anlatmaya çalışıyorum. Takımda zenginler ve fakirler yok, sınıflar yok. Sınıfları ortadan kaldırarak, gücü halka vermeye çalışıyoruz.''


 Madem bu kanaldan konuya giriş yaptık, oradan devam edelim. Che Guevara'nın unutamadığım bir cümlesi vardır. ''Hasta la victoria siempre. Patria o muerte.'' Türkçesi ''her zaman kazanana kadar mücadele. Ya vatan ya da ölüm.'' Kısaca burada bahsedilmek istenen sonuna kadar hatta ölümüne davaya inanmak ve bu uğurda mücadele etmek gerektiğidir. Bu açıdan bakıldığında Bilic'in de dediği gibi takımda herkes diğerine saygı duyuyor ve görev paylaşıyor ama işin inanç kısmında, isyan kısmında eksiklik var.

Beşiktaş'ın sahada bu isyan ateşini yakacak oyuncusu yok malesef. Mesela bunu seneler önce Pascal Nouma'da ya da İlhan Mansız'da görürdük. Seneler öncesi oynanan bir Gençlerbirliği maçında İlhan Mansız'ın kaleci Gökhan Tokgöz ile olan mücadelesinden kim etkilenmedi? İşte eksik olan bu isyan. Beşiktaşcasına Asi Ruh diyorlar.



Takımda çok karakterli ve işini iyi yapmaya gayret eden isimler görev alıyor elbette ama bu ruhu taşıyan isimlerin eksikliği derinden hissediliyor. Duruma isyan edecek, sahadaki arkadaşlarına kendinize gelin diyecek ve sorumluluk alıp takımı ileri taşıyacak bir karakter yok.

Manuel Fernandes özel bir futbolcu ama kesinlikle bu yapıda biri değil. Bu aslında bir nevi kişilik meselesi ve Fernandes o tarz bir insan değil. Bunun nedenini de sorgulayamazsınız. Çünkü bu sonradan kazanılacak bir özellik değil ve insanın doğasıyla alakalı. Kendisi iyi bir profesyonel ve her maç elinden geleni yapmaya gayret gösteren başarılı bir isim. Daha fazlası da olmayacaktır. Bu açıdan ona gereksiz bir şekilde haddinden fazla yüklenen sorumluluklardan da kaçmasını anlamalıyız. Kaptanlık konusundan tutun da, neden gülmediğine uzanan sıkıcı konular. Kendisinin performansını takım adına daha etkili kullanmak istiyorsak, ondan duran toplar dışında nasıl faydalanır ve yükünü azaltırızın cevaplarını bulmamız lazım. Çünkü Fernandes'e imkanlardan ötürü gereğinden fazla görev veriyoruz ve Fernandes bunu kaldırabilecek kadar üst düzey bir adam değil.

Bu sorunun cevabı başta Fernandes olmak üzere her oyuncunun saygı duyacağı ve takıma o ateşi verebilecek mücadeleden korkmayan ve yeteneğine herkesin saygı duyacağı cesur bir lider ile mümkün olabilir. Beşiktaş'ın Ocak ayında yapacağı transfer tercihi o açıdan çok önemli. Alınması muhtemel oyuncunun yaptıkları ve mevcut potansiyeli elbette önemli ama yeni gelecek ismin takımın mental eksikliğini giderebilecek biri olması da bir o kadar mühim. Sahada beni ve arkadaşlarımı yenmeniz için, bizi öldürmeniz lazım diyebilecek bir karakter görmek umuduyla.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder