27 Ağustos 2012

Beşiktaş 3-3 Galatasaray

Derbi maçlarının havası her zaman farklıdır. Bu gerçek hiç bir zaman değişmiyor. Beşiktaş bu sezon beklentilerden uzak başladığı ligde, ne yapacağı en çok merak edilen takımlardan birisi olarak sahadaki yerini aldı. Rakip flaş transferleri ve kazandığı süper kupa ile Galatasaraydı. Ama herşey kağıt üstünde kalıyor işte.

Samet Aybaba tercihini elinde derbi tecrübesi taşıyan isimlerden yana kullanmıştı. Kalede Cenk Gönen, geri dörtlüde ise Sevilla'da üst düzey maçlar oynamış Escude, Fenerbahçe'de uzun süre forma giymiş Uğur Boral ve Beşiktaş'ın demirbaşları diyebileceğimiz Roberto Hilbert ve Tomas Sivok ile başladı. Orta sahada da durum bundan farklı değildi. Kesici tercihini uzun süredir Beşiktaş'ta forma giyen İbrahim Toraman'dan yana kullanmıştı. Onun önünde ise geçen sezonun en kilit isimleri Veli Kavlak ve Manuel Fernandes vardı. Forvet mevkisinde ise tercih Mustafa Pektemek ve Filip Holosko'dan yana oldu. Bu oyuncular da bu seviyedeki maçlara yabancı isimler değildi. Kadroda bu açıdan yabancılık yaşayacak tek isim Olcay Şahandı. O da gerek Bundesliga tecrübesi, gerek mentalite yapısı ile bu farkı kapatabilecek bir isimdi.

Galatasarayda ise durum çok da farklı değildi. Geçen sezon şampiyon olan takımın kaleci ve geri dörtlüsü aynı şekli ile sahadaydı. Önlerindeki Selçuk ve Melo ikiliside yine beraber görev aldılar. Bunlardan farklı olarak sahada Hamit Altıntop vardı. Diğer çizgide ise geçen sezon parlayan ama bu sezon da aynı şekilde devam eden Emre Çolak forma giydi. İlerde ise Fransada geçirdiği bir sezonda mücadele yeteneğinin üzerine, ciddi anlamda mental gelişimini de sağlamış Umut Bulut ile Elmander forma giydi. Aynı Aybaba gibi Terim de tercihini birbirini daha iyi tanıyan isimlerden yana kullandı.

Bu tecrübeye güvenin eksik olan kısmı Sivok ile Escude'nin uyumunun ne seviyede olacağıydı. Bu eksiklik de maçın hemen başında Galatasaray'ın üst üste yakaladığı pozisyonlarda net bir şekilde ortaya çıktı. İki oyuncunun uyumu çabuk atlatması bu açıdan siyah beyazlılar için çok kritik. İkiside oldukça iyi stoperler olmasına rağmen, iyi bir ikili oluşturmak çok zordur.

Takım bu zorluklarla boğuşurken Fernandes'in kazandığı ve kullandığı serbest vuruştan gelen gol ile Beşiktaş bir anda öne geçti. Bu gol Galatasaray üzerinde kısa süreli bir şok etkisi yaratsa da, gerekli baskıyı tekrardan sağlaması için Beşiktaşında katkıları oldu. Escude,Sivok ve Toraman üçgeninin uyumsuzluğu yüzünden çok alakasız bir gol ile maça tekrar eşitlik geldi.



Beşiktaş'ın rakibe baskıya dayalı oyun anlayışı savunmada başarılı ama toplu oyunda başarısız kalmasından dolayı maçın genel hakimi Galatasaray oluyordu. Oyun bu şekilde ilerlerken Olcayla çıkılan hızlı bir kontrada defansif anlayışı bozulan sarı kırmızılılar topu uzaklaştırdım derken, tekrar Beşiktaş karşı atağa geçti ve Holosko bilindik gollerinden bir tanesine daha imza attı. Holosko, forvet olarak bu takıma mevcut şartlarda katkı vereceğinin sinyallerini verdi. İlk yarı tam bitti derken, oyun temposunun kontrolünü sağlayamayan Beşiktaş, alan paylaşımında inanılmaz bir hata yaptı ve kornerden gelen golle Galatasaray'ı tekrar maça ortak etti. İki haftada böylesine kolay yenen duran top golleri ilerisi için iyi sinyaller vermiyor Beşiktaş adına.

İkinci devrede ise daha iyi Beşiktaş vardı sahada. Biraz daha topa hükmeden, zaman zaman oyun temposunu belirleyen ve pozisyon bulabilen bir takım kimliğine büründü kara kartal. Oyundaki bu hakimiyet kısa süre sonra Holosko'yu Olcan Şahan'ın büyük katkısı ile tekrar golle buluşturdu. Gol'den sonra Beşiktaş diğer iki golün aksine oyuna daha da sarıldı. Başta Fernandes olmak üzere bir çok isimle pozisyona girmeyi başardı. Mustafa Pektemeğin sakatlığı sonrası oyuna giren Batuhan Karadeniz hızlı çıkılan ataklarda yeterince etkili olamadı. Mustafa'nın durumu maçın belkide en önemli olayıydı. Bu denli yetenekli bir oyuncunun genç yaşta tekrardan böylesine ağır sakatlıklarla boğuşuyor olması cidden çok üzücü. Umarım sağlam bir şekilde geri döner. Bu şartlar altında iyi bir forvet ihtiyacı Almeida'nın ayrılma ihtimalinden ötürü düşünülyorken, şu an şart oldu. Beşiktaş'ın nokta atışına ihtiyacı var.

Maçın sonları yaklaştıkca ibre tekrardan terse döndü ve Galatasaray ağırlığını hissettirmeye çalıştı. Daha sonradan oyuna dahil olan Burak Yılmaz yine her zaman yaptığını yaptı ve haksız penaltılarına bir yenisini daha ekledi. Orta hakemin pozisyonun penaltı olduğuna inandığını sanmıyorum. Yardımcı'nın olmayanı görmesi ve Bülent Yıldırım'ı uyarmasının sonra uzun bir beklemenin ardından düdüğü çalması buna en güzel örnek diye düşünüyorum. Aynı rahatlığı Telekom ya da Saraçoğlunda gösterebiliyorlar mı? Tabiki hayır. Ayrıca hakemlerin Burak Yılmaz'ın bu hareketlerine biraz daha hassas davranmalarını gerek diye düşünüyorum. Golün ardından Beşiktaş kafa olarak geçmiş sezonlardaki derbilerde olduğu gibi maçtan koptu. Bu süreçte verilen pozisyonlar gol olmayınca maç berabere bitti.



Beklenenin aksine istekli ve arzulu bu takım, aynı oyununu genele yayar ve topa biraz daha fazla hükmedebilirse daha etkili bir takım olacaktır. Bunun dışında Samet hoca'nın defans hattında çok fazla oynamadan iskeletini oluşturması gerekiyor. İsabetli orta yüzdesinde %14 gibi korkunç bir rakamda mutlaka dikkate alınmalı.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder