23 Haziran 2012

Mourinho'nun Çocukları

Ölüm grubunun iki ekibi Portekiz ve Almanya yarı finalde! Özellikle Almanya'nın 15 resmi maçı üst üste kazanması ve bu alanda bir rekora imza atması ise ayrı bir başarı. 2010 Dünya kupasında oynadıkları üçüncülük maçından beri devamlı kazandılar. Turnuva başından beri devamlı üstünde durduğum bu iki takımın  başarılı olmalarına ayrı bir seviniyorum.

Almanya çeyrek finalde diğer rakiplerine göre daha kolay bir ekip olan turnuvanın süpriz yumurtası Yunanistan ile eşleşmişti. Maçı kazanmaları kağıt üstünde kolay gibi gözükse de, Yunanistan'ın katı savunma hattını geçmek öyle kolay olmayacaktı. Bu yüzden Löw bu maça uygun bir hücum hattı ile çıkmayı tercih etti. Gomez,Podolski gibi statik oyuncular yerine daha hareketli isimler vardı sahada. Sol tarafta, son maçta kısa süredeki etkili oyunu ile Schürrle, sağ taraftada bu sezonun formda isimlerinden Reus vardı. En uçta da hareketli ve tecrübeli golcü Klose. Bu tercih Löw'ün rakibi ne kadar iyi analiz ettiğinin adeta ispatıydı. Defansı oldukça geride kuran Yunanları geçmenin tek yolu, ilerde devamlı hareket halinde olmak ve ortaya çıkan boş alanları değerlendirmekten geçiyordu.

Maçın başından itibaren bu tercihin ne kadar doğru olduğunu gördük. Her ne kadar pozisyonları istedikleri gibi sonuçlandıramasalar da, golün er ya da geç geleceğini hissettirdi Almanya. Kaçan bir çok pozisyonun ardından Philip Lahm önündeki boşluğu iyi değerlendirip, bir tanede ben çekeyim dedi ve top harika bir şekilde kavis alarak ağlarla buluştu. Kaptan yine zor anlarda takımını sırtlamayı bildi.



İkinci devrede Yunanistan biraz daha oyuna ortak olma çabasındaydı. Bunda Gekas'ın oyuna girmesinin de payı büyük. ( Gekas hala boşta! ) Almanya sakin sakin pozisyonlara girmeye devam ederken, ilerdeki oyuncuların riskli paslarının ardından kaptırılan topta Almanlar kötü yakalandılar ve Yunanistan'ın maç içindeki kaleyi bulan ikinci topu gol oldu.

Kalan sürede ise değişen birşey olmadı. Almanyada ne bir panik, ne de bir telaş. Yine bilindik oyun ve futbol ile bu sefer sahneye Khedira çıktı. Boateng'in içeri yolladığı topa, Allah ne verdiyse vurdu ve Almanya'yı tekrar öne geçirdi. Khedira'nın 2010'dan beri yaşadığı gelişim gerçekten inanılmaz. Eskiden çok daha basit işler yaparak ön plana çıkan Sami, artık bu takımın en önemli orta sahası oldu. Schweinsteiger'in hatalı pasları, zaman zaman temposunu yitirmesi, onun başarılı performansı sayesinde çok göze çarpmıyor. Ardından maç içinde gol atmak dışında her işi başarı ile yapan Klose, şık bir kafa vuruşu ile bizi 4 sene geriye götürdü. Bu golün ardından Almanya ister istemez rahatladı. Löw'ün oyuncu değişiklikleri ile de bu sahaya yansımaya başladı. Müller'in oyuna dahil olması ile Reus sola geçti ve kısa süre sonra bir golde ondan geldi. Bu sezonun parlayan yıldızı bu takımda yeni olsa da gelecekte yazılacak ilk isimlerden biri olacaktır. Bu sezon onu Dortmund'da izlemek için şimdiden sabırsızlanıyorum.



Maç bitti derken saçma sapan bir pozisyondan penaltı kazandı Yunanistan. Karagounis'in yokluğunda başı kesik tavuklar gibi bir görüntü çizen komşu, Salpingidis'in korkusuz vuruşu ile skoru 4-2'ye getirdi ve maçın sonucunu belirledi. Yunanistan'ı tebrik etmek gerekir. Bu dar kadro ile buralara gelmeleri bile mucizedir. Karagounis olsaydı birşey değişir miydi? Sanmıyorum. Belki daha akıllı bir Yunanistan izlerdik ama aradaki siklet farkı cidden çok barizdi.

Kısaca bir değerlendirmede Mesut Özil için yapmak şart! Bu çocuk Mourinho'nun elinde bam başka bir şey oldu. Daha önceleri de çok faydalıydı, aklı ile herkesi kendine hayran bırakıyordu ama şu an ulaştığı nokta çok farklı. Ayağından topu nizamı bir şekilde almanız imkansız! Öyle akıl dolu oynuyor ki, Mesut ve diğerleri diye ikiye ayırmak gerekecek yakında Almanları. Şut konusunda da gelişimini tamamlarsa, futbol tarihine ismini altın harflerle yazdıracak bir futbolcu olacak.

RONALDO A.Ş.


Grubun diğer ekibi Portekiz'in turnuva öncesi verdiği izlenim ile turnuvada sahaya yansıttığı futbol gece ile gündüz kadar farklı. Makedonya ve Türkiye maçlarında 11 farklı telden çalan Portekiz takımı, kendi çapında birlik olmayı başardı. Bento'nun payı nedir bilmiyorum ama bir takım havası oluşmak üzere.Takım halinde savunma ve hücum yapan, dayanışması üst düzeylere çıkmış Portekiz'in saha içindeki uyumu çok iyiydi. Bazen bocalıyor olsalar da bu kadar teknik kapasitesi yüksek bir ekibi bu hale getirmek kolay değil.

Çekler maça oldukça iyi başlamış olsalar da, maçın nerdeyse tamamı Portekiz kontrolünde geçti. Gol yollarında çok etkili olamamalarında, Çeklerin adam paylaşımı ve maç konsantrasyonu sebep oldu. Postiga'nın sakatlanıp yerini Almeida'ya bırakması, Portekizin oyununu daha pozitif etkiledi. Çeklerin stoper ikilisi Sivok ve Kadlec arasında devamlı rakibi zorlaması, başta Ronaldo olmak üzere diğerlerine fırsatlar yarattı. Attığı golde Sivok'un saniyelik hamlesi ile ofsaytta kalması çok kritikti. Kısa süre sonra benzer bir pozisyonda Kadlec ile Sivok Almeida'yı tutalım derken, G.Selassie'nin bir anlık dalgınlığı Ronaldo'nun golü ile sonuçlandı. Maç içinde direkleri döven Ronaldo, sonunda iki takım arasındaki farkı yarattı. 65 maçta 66 gol ile inanılmaz bir sezonu geride bırakıyor, severek izliyoruz.



Bu arada Postiga'nın bir dahaki maçta oynayamayacağı kesinleşti. Bu açıdan bakıldığında yarı final maçında, verimli bulduğum bu hücum hattı daha faydalı olacaktır. İleride Almeida'dan daha iyi olacağına kesin gözü ile bakılan Nelson Oliveira'nın bir turnuva daha beklemesi gerekecek gibi.

MOURİNHO'NUN ÇOCUKLARI


Başta Ronaldo,Khedira,Coentrao ve Mesut'un olmak üzere, Real Madrid'in yıldızlarının turnuvada bu denli iyi performans sergilemeleri kesinlikle tesadüf değil. Her biri ciddi bir özgüven ve kalite ile adeta parlıyorlar. Bu açıdan İspanya'yı da dahil edersek, Mourinho'nun çocuklarından en azından bir kısmı kupayı alacak gibi. Benzema'yı da unutmadan, Nuri'nin de gelecekte bundan nasiplenmesini dileyerek!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder