5 Mayıs 2012

Slaven Biliç




Slaven Biliç, Hırvat futbolunun doksanlardaki önemli stoperi ve bugünün Hırvatistan milli takımının teknik direktörü. Futbola Hırvatistan’ın köklü kulüplerinden Hajduk Split alt yapısında başladı. Profosyonel kariyerine 1988 senesinde kiralık olarak NK Primorac’ta başladı, ertesi sezonda HNK Sibenik ekibinde kiralık olarak forma giydi. Sonraki sezon geri geldiğinde artık ilk 11’in değişilmez bir parçası olmuştu.

4 sene başarılı bir şekilde mücadele ettiği ve şampiyonluk yaşadığı Hajduk takımından sonra, rotası bir çok eski Yugoslavya'lı futbolcu gibi Avrupa’nın büyük ligleri olmuştu. Tecrübeli hoca Winfried Schäfer, onu 1993’de Karlsruher SC’ye transfer etti. Karlsruhe’de başarı ile forma giydiği 2.5 sezonun ardından İngiltere Premier Lig ekiplerinden West Ham’a transfer oldu. Karlsruhe’de Bundesliga’nın önemli stoperlerinden olmayı başarmıştı ve takımının iki kez Uefa’da yer almasında önemli rol oynadı*.

İngiltere kariyeri de çok farklı gelişmedi. Geriye kalan yarım sezon ve yazın İngiltere’de oynanan 96 Avrupa Şampiyonasında başarılı bir performans gösterdi. 96/97 sezonunda da Harry Redknapp’lı West Ham’la başarılı bir futbol ortaya koyunca Everton’a transfer oldu.
Fransa 98’de ise efsane Hırvatistan milli takımın demirbaşlarından biriydi. Gruplarda Jamaica,Japonya ve Arjantinle eşleşmişlerdi. Jamaica ve Japonya’yı kolay geçmişler ama Arjantin’e boyun eğmişlerdi. Bir sonraki turda rakipleri 96’da elenmelerine sebep olan Almanya ile karşılaştılar. O maçı da 3-0 kazanarak hem rövanşı almışlar aynı zamanda da yeni ülkelerinin tarihine isimlerini altın harflerle yazmayı başarmışlardı. Yarı Finaldeki rakip ise turnuvanın ev sahibi ve daha sonra şampiyonu olacak Fransaydı. Thuram’ın harika performansı ve iki golü sonucu 2-1 kaybettiler. Ardından 3.’lük maçında Hollanda’yı yenerek kısacık futbol tarihlerinde küçük bir destan yazmışlardı. O efsane kadrodan Davor Suker,Zvonimir Boban, Robert Prosinecki, Marijan Mrmiç, Goran Vlaoviç ile beraber en önemli isimlerden biri de Slaven Biliçti.



Kariyerinin geri kalanında 2000 senesine kadar Everton’da forma giydi ve o senenin yazında ülkesine döndü ve pek fazla şans bulamasa da Hajduk ile 2000/01’de tekrar şampiyonluk yaşadı ve 33 yaşında profosyonel futbol hayatını bitirmeyi tercih etti.

Teknik Direktörlük kariyerine kısa süre idareci bulunamadığından çalıştığı Hajduk Split’i saymazsak Hırvatistan ümit milli takımı ile başladı.  2004 senesinde Aljosa Asanoviç ile beraber göreve başladığı takımın bazı oyuncuları bugün milli takımın önemli isimlerinden Eduardo,Modriç ve Çorlukaydı. 2006 U-21 şampiyonası elemelerinde gruptan çıkmayı başarsalar da Sırbıstan&Karadağ’a play offlarda elenmişlerdi. Aynı Sırbıstan & Karadağ o turnuvada yarı finale kadar yükselip şansız bir şekilde penaltılarla elenecekti.

U-21’de geçirdiği iki senelik deneyimin ardından Hırvat milli takımı 2006 Dünya Kupasında Zlatko Kranjcar öncülüğünde Japonya,Brezilya ve Avustralyalı grupta galibiyet alamadan elenince, yerine 2006 senesinde World Soccer dergisi tarafından en başarılı genç takımlar hocası seçilen Slaven Biliç getirildi. 2007’de de IFFHS tarafından en iyi milli takım hocaları listesinde Dunga’nın ardından ikinci oluyordu.

Başa geçtiğinde milli takımda ciddi sorun ve kargaşalar vardı. Henüz çok tecrübesi olmadığı için Avrupa’nın önemli takımlarında forma giyen bu oyuncu topluluğunu idare etmekte zorlanacağı düşünülüyordu. Burada yaşanan bir olay Biliç’in nasıl bir hoca olduğunu güzel anlatır. Elemelerdeki ilk maç olan Rusya maçı öncesi Dario Srna, İvica Oliç, Bosko Balaban gece bir disko’da eğlenirken, mekanda olaylar çıkması sonucu Slaven Biliç durumdan haberdar olur. Grubun en kritik maçlarından biri öncesi olmasına rağmen bu üç oyuncuyu kadro dışı bırakır ve para cezasına çarptırır. Maç 0-0 biter.



İlk maçına Livorno’da İtalya ile oynanan hazırlık maçıyla başladı. Maçı kadroya yeni dahil ettiği Modriç ve Eduardo’nun golleri ile 2-0 kazanmasını bildi Biliç. Grup maçlarında da İngiltere, Rusya, İsrail, Makedonya, Estonya ve Andorranın yer aldığı grupta sadece Makedonya’ya yenilip,Rusya ile iki maçta berabere kaldılar, İngiltere’yi ise hem Zagrep'te hem de Webley'de yendiler. Andorra karşısında tarihlerindeki en farklı galibiyeti aldılar (7-0). Grubun en çok gol atan ve en başarılı takımı olarak Rusya ve İngiltere’nin önünde 2008 şampiyonasına doğrudan katılma hakkı kazandılar. Eduardo 10 gol, Mladen Petriç’te 7 golle en önemli gol silahları oluyordu. Bu performansları sonrası Eduardo D.Zagreb’ten Arsenal’e, Petriç’te Basel’den Dortmund’a gidiyordu. Takım içinde yer alan diğer oyuncularda benzer adımlar atıyordu. Mesela Corluka City’ye, Modriç Tottenham’a transfer oluyordu. Burada Biliç’in Arsene Wenger ile olan samimiyetinin payı var mı bilemiyorum.

2008 Avrupa şampiyonasında ev sahibi Avusturya,Almanya ve Polonya ile aynı grupta yer aldılar. Turnuvaya ev sahibi Avusturya ile başladılar. Sahada gösterdikleri perfomans iyi olmamasına rağmen Modriç’in penaltısı ile kazanmayı bildiler. Bunda Eduardo’nun sakatlığından dolayı turnuvada yer almamasının da önemi büyüktü. Maçın ardından Biliç istediklerini sahaya yansıtamamaktan şikayetçiydi, yapılması gerekenlerin teoride kaldığını belirtiyordu. Gol yollarında çok etkisiz bir görüntü çizmişti Hırvatlar. Oliç ve Petriç ikilisini beraber kullanınca fayda alamadığını düşündü ve Almanya maçına ilerde Oliç ve Kranjcar ikilisi ile başlayıp 2-1 kazanmayı bildiler. Grubun son maçında da çıkmayı garantiledikleri için, forma giyme şansı bulamayan oyuncuları ile Polonya’yı 1-0 yendiler. Çeyrek finaldeki o unutulmaz Türkiye – Hırvatistan maçını ise herkes dün gibi hatırlıyor.


Turnuva’nın en genç hocası olarak iyi bir performans sergiledi Biliç ve ekibi. Trajik bir şekilde elenmiş olsalar da 4 maçta sadece Podolski ve Semih’i durduramadılar. Kontrollü,alanları iyi kapatan, ileri hızlı çıkan, duran toplarda başarılı takımlardan birisiydi. Federasyon ona olan güvenini ise ilk defa bir turnuva öncesi görevi başındaki teknik direktörle sözleşme uzatarak gösteriyordu.

2010 Dünya Kupası elemelerinde yine İngiltere ile aynı gruba düştüler. Grubun diğer takımları Ukrayna, Beyaz Rusya, Kazakistan ve Andorraydı. Grupta İngiltere’ye karşı iki maçtada ciddi anlamda hezimete uğradılar. İkincilik mücadelesi verdikleri Ukrayna ile iki maçtada berabere kalınca iş Ukrayna-İngitere maçına kalmıştı. Ukrayna “süpriz” bir şekilde kazanınca Hırvatların 1 puan önünde play-off’lara katılma şansı kazanıyordu.
2012 Avrupa Şampiyonası elemelerinde ise Yunanistan, İsrail, Letonya, Gürcistan ve Malta ile aynı grupta yer aldılar. Grup maçlarında deplasmanda Yunanistan ve Gürcistan mağlubiyeti ile grubu ikinci tamamladılar ve play-off’lara kalmaya hak kazandılar. Burada da yine Türkiye ile eşleştiler. Ciddi anlamda yıkım yaşadıkları 2008 maçından sonra, rövanşı almak için eline çok iyi bir fırsat geçmiş oldu. İlk maçta aldıkları 0-3’lük skorla turu garantilediler ve şampiyona biletini kaptılar. Turnuvada son şampiyon İspanya,İtalya ve İrlanda ile aynı grupta yer alacaklar.



Slaven Biliç’in takımının en önemli özelliği top kullanma becerisi. Oyuncular ellerinden geldiği ölçüde topu yerden kullanmaya ve ayağa oynamaya gayret gösteriyorlar. Topu kaptıkları anda düşündükleri tek şey en kısa şekilde rakip kaleye gitmek. O açıdan Hırvatlar kontra ataklarda şu an dünya’nın sayılı milli takımlarından birisi diyebiliriz. Oyun sistemi olarak 4-4-2’yi benimsemiş olsa da, zor maçlarda 4-4-1-1’e döndüğü de oluyor. Orta alanını genelde topa hükmedebilen ve çok koşan oyuncuları tercih ediyor. Bu açıdan bakıldığında 8 senedir beraber çalıştığı Modriç şu anki takımının en önemli silahı oluyor. Forvet ikilisinde genelde klasik pivot ile seri,kısa forvet tercih ediyor. Hırvat stoperlerin karakterine uygun olarak defansif kurgusunda ise daha temkinli bir anlayışa sahip, rakibe boş alan bırakmadan çok iyi şekilde savunma yapıyorlar.

Oliç,Srna,Balaban olayında değindiğimiz gibi hem saha dışında hemde saha içinde oldukça disiplinli. Biliç’i daha iyi anlamak adına şu sözleri çok önemli diye düşünüyorum. ‘’Oyuncuların kalitesi kadar karakterleride önemli. Kadromuzda hiyerarşik bir yapı var....Sahada liderlik yapan oyuncuların yerini doldurmak kolay değildir. Olay aslında yetenekli ve becerikli oyuncularla da bitmiyor. Burda komple bir paket söz konusu....Oyuncuların antremanlarda,masada,odalarında hatta otobüste dahi nasıl davrandığı çok önemli. ’’ Bu sözlerinden de görüldüğü üzere olaylara farklı bakış açısı onu özel kılıyor.



Biliç’in en büyük şanslarından bir taneside teknik ekibi. Aljosa Asanoviç, bir dönem Robert Prosineçki, Nikola Jurceviç ve Marijan Mrmiç ile harika bir uyum gösteriyorlar. Başta Barcelona,Kızılyıldız,Real Madrid forması giymiş olan Prosineçki ve Rasim Kara’lı dönemde Beşiktaş’ta başarı ile forma giyen Marijan Mrmiç’in varlığı takıma ciddi anlamda katkı veriyor.     

Her fırsatta en büyük hayalinin bir kulüp takımı çalıştırmak olduğunu dile getirmekten çekinmiyor. Kendini daha çok kulüp antrenörü olarak gördüğünü, genç ve enerji dolu olduğunu dile getiriyor. Daha önce Bundesliga ve Premier Ligden ciddi teklifler aldı ama her seferinde geri çevirdi. Yabancı basına yaptığı açıklamalardan anlaşılan, bu sefer ayrılmayı düşünüyor. Rotası neresi olur bilinmez ama Biliç’in enerjisi insanı heyecanlandırıyor.

Kendisi aynı zamanda Rawbau isimli Rock grubunun gitaristi ve avukat. Müziğe olan sevdasını ‘‘Müziksiz çalışamam, gevşemek için müziğe ihtiyacım var ’’sözleri ile gösteriyor. Biliç aynı zamanda Unicef’in Hırvatistan elçilerinden. İyi derece Almanca,İngilizce ve İtalyanca biliyor. Ayrıldığı eşinden 1 kızı ve 1 oğlu var.



* 1995/96 sezonunda Intertoto Kupasının kazanılmasında payı büyüktü. Final maçında Bursaspor'u 120dk sonunda penaltılarla yenen takımın ilk penaltısını atan isimdi.

1 yorum:

  1. "Slaven Biliç’in takımının en önemli özelliği top kullanma becerisi. Oyuncular ellerinden geldiği ölçüde topu yerden kullanmaya ve ayağa oynamaya gayret gösteriyorlar."

    "Orta alanını genelde topa hükmedebilen ve çok koşan oyuncuları tercih ediyor."

    "Oyuncuların antremanlarda,masada,odalarında hatta otobüste dahi nasıl davrandığı çok önemli. "

    Beni aldı götürdü bu cümleler.

    Hayırlısı...

    YanıtlaSil